Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Yakup Kadri Karaosmaoğlu'nun "Yaban"ındaki kişileri hatırlar mısınız?  

Bugün içinde bulunduğumuz hale bakınca farkediyoruz ki çoğumuz ordaki Bekir Çavuş, Salih Ağa, Zeynep Kadın olup çıkmışız.

Yani, kısaca,

kendisinin bir millete ait olduğunu hissedemeyen ve kimliğini "Biz Türk değiliz ki beyim, biz İslam’ız elhamdülillah" diye açıklayabilen Bekir Çavuş’ların,

kendi şahsi çıkarı için "düşmanın önüne düşüp yol gösteren" Salih Ağa’ların,

çok küçük maddî çıkarlar uğruna "düşman karargâhının mutfağına evlerinin rızkını taşıyan" Zeynep Kadın’ların devamı olan, artık millet diyemeyeceğim bir topumun bugün vardığı nokta beni kahrediyor ancak çok şaşırtmıyor.”

* * *

Ülkemi bu iktidara teslim etmeden önce yönetenlere yine YABAN romanındaki gibi seslenmek istiyorum:

Bu viran ülke ve insan kitlesi için sen ne yaptın?

Bu halkın

bir ruhu vardı, nüfuz edemedin!

Bir kafası vardı, aydınlatamadın!

Bir vücudu vardı, besleyemedin!

Üstünde yaşadığın toprak vardı, işletemedin!

Onu cehaletin, hurafenin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. Şimdi artık o bir yabanotu gibi bitti.

Elinde orak, hasada gelmişsin! Ne ektin ki ne biçeceksin? Bu ısırganlar, bu kuru dikenler, tabii ki ayaklarına batacak! http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15690435.asp?yazarid=228 &gid=61

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

üstad yazınız gerçekten güzel, seslenişiniz daha bir güzel. ancak, buradan çıkardığım ilk sonuç "kendimizi nasıl ifade etmememiz gerektiği".

Salih Ağa'ların ve Zeynep Kadın'ların durumu çok daha vahim, ancak konunun başlığı itibarı ile sadece Bekir Çavuş'ların ifadesi üzerinde durmak istedim.

Dediğim gibi "kendimizi nasıl ifade etmememiz gerektiği" konusunda bilgilendik. O halde şimdi "kendimizi nasıl ifade etmemiz gerektiği" konusunda da bizi bilgilendirmenizi bekliyorum. Daha doğru bir ifadeyle bu konu hakkında sizin görüşünüzü öğrenmek isterim.

Yeniden bir millet olabilmek için "ne mutlu Türk'üm diyene", "bir Türk dünyaya bedel", "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur", "sev yada terk et", vb. şeklinde ifadelere mi sarılmalıyız. Millet esas olarak ne anlam ifade ediyor.

Türkiye gibi küresel güç olma potansiyeline fazlasıyla sahip ülkeler bu hedefe ulus devlet anlayışıyla ulaşabilirmi? Yada ülkemizin böyle bir hedefi olmalımı?

Sorular daha fazla uzayabilir, konuyu sizin getirmek istediğiniz mecranın dışına taşırmaktan çekindiğimden bukadarı ile yetinmek istiyorum.

Sağlıcakla kalın...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba ismailemin kardeşim.

Yazı bana ait değil. Yazının altındaki linki lütfen tıklayın. Sorularınıza gelince, aklım erdiğince cevap vermeye çalışayım ama bir kerede bir soruya. Konunun dağıtılmadan müzakeresi buna bağlı.

Yeniden bir millet olabilmek için "ne mutlu Türk'üm diyene", "bir Türk dünyaya bedel", "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur", "sev yada terk et", vb. şeklinde ifadelere mi sarılmalıyız.

Morale, dolayısıyla bizi yüreklendiren sözlere ihtiyacımız var. Özellikle tvlerde ve gazetelerde Türklere sürekli hakaret edilen günümüzde.

Yalnız, siz de lütfen özen gösterin.  Armutlarla elmaları toplarcasına birbiriyle uyumsuz sloganları toplamayın. Bakın, ilk ikisi ırkçılığı reddettiği halde son ikisi ırkçı söylem bunların.

"Ne mutlu Türküm diyene!" ve "Bir Türk dünyaya bedeldir!" övgüleri Cumhuruiyetten önce etraki bîidrak ilan edilip ezim ezim ezilen, küçük görülen Türklere arka çıkmak için söylenmiştir. İlk söylendikleri anda büyük bir ihtiyacı karşıladılar çünkü özgüven ve özsaygı Türklerin de hakkıdır.

İkisi de ırkçılığı kesinlikle reddeder. Kişinin doğuştan Türk olmasını değil kendisini Türk sayıp "Ben Türküm!" demesini esas alır. Örneğin benim "soy"umda Ermenilik var belki. Ya da Araplık. Ya da Yunanlılık. Aksini ispat edemem çünkü safkan bir köpek gibi ırkî işlem görerek örneğin 1 000 yıl öncesinden bugüne gelmedim.

Ama ben kendime Türk diyorum. Mutluyum..

O halde örneğin, "Ne mutlu Kürdüm diyene!" diyenler de yerden göğe haklıdır. Hiçbir sakıncası yok. Etnik (ırkçı) imtiyaz taleplerinden uzak durmak koşuluyla insanlar kendilerini hangi milletten sayıyorlarsa bırakın o kimlikle mutlu olsunlar.

Siz ne dersiniz?

Sevg ile,

Hasan Akçay

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

sevgili hocam, öncelikle ifade etmek isterimki Türküm ve bu kimliğimi utanılacak bir unsur olarak görmüyorum. Ne var ki sizin ırkçı söylem olarak nitelendirmediğiniz "Ne mutlu Türküm diyene!" ifadesini Hakkari ve Diyarbakır gibi illerin dağına taşına yazarsanız ve bu gibi illerin okullarında öğrencilere her sabah bağıra bağıra okutursanız bundan ala bir ırkçı slogan/söylem olmaz. İşte burada sizin hak vermenize rağmen "Ne mutlu Kürdüm diyene!" diyenler yada "Ne mutlu Türküm diyene!" demek istemeyenlerin maruz kaldığı muamele malumumuzdur.

Ben sizin şahsi algılamanızın yıllardır ülkemizde yaşanan gerçekten nasıl bağımsız kaldığını anlayamadım doğrusu. 

Ayrıca kendini sadece "İslam" olarak vasıflandıran salih bir müslüman nasıl olurda yaşadığımız toplumdaki millet olgusuna halel getirir. Bu kişi kimseyi etnik kökeninden dolayı hakir görmez, bu kişi kimseyi dinden dolayı da hakir görmez. Alt sınıf üst sınıf ayrımı yapmaz vs. vs.

Salih bir müslümanın sadece Türklükten alabileceği ve bu hasleti alamamışsa noksan olabileceği bir haslet varmıdır. Alıntı yaptığınız yazıdaki millet ve vatan hainliğine varan hasletler müslümanlığın getirdiği kötü hasletlermidir. Bu örnekteki kişiler cidden "İslam" vasfını taşıyan salihlermidir. Türk denince ne anlıyorsunuz, ya da kendinizi Türk hissedince ne hissediyorsunuz. Kendinizi sadece "İslam/müslüman" hissetseniz bu duygulardan mahrum mu kalacaksınız.

Ayrıca günümüzde sadece Türklerin mi morale ihtiyacı var, tüm dünyada "İslam" etiketi (isim/giyim/yaşantı/vb.) taşıyan tüm insanlar batılılar tarafından aşağılayıcı muameleye tabi tutulmuyormu. Dünyanın her tarafındaki İslam ülkeleri batlı güçlerin zulmü altında ezilmiyormu.

Yaşıyor olduğumuz günler ve yakın geçmişimizde bizim adımıza kararlar verip bu milleti ezenler  kendilerini "İslam/müslüman" olarak mı tanımladılar. Türklüğü kimselere bırakmadıkları halde bu topraklarda nasıl oluyorda hala doğru dürüst bir millet anlayışını yerleştiremediler.

Bu anlayışın yerleşmesine engel olanlar kendilerini "İslam" görenlermi yoksa diğerlerimi, günümüzde düşmanımız olan israil ve ABD ye Salih ağalık yapanlar müslümanlarmı diğerlerimi, ihaleler yoluyla evin rızkını bu düşmanlara veren Zeynep Kadınlar müslümanlarmı yoksa diğerlerimi hocam.

Not: Konuşurken de, yazarken de hislerimi aktarırken engel olamadığım bir heyecan yaşarım. Bu sebeple şahsınızı incitecek ifadelerim varsa lütfen bağışlayın. Amacım asla şahsınızı incitmek yada haklılığımı ispatlamak değil, doğru düşünce ve bilgiye ulaşmaktır.