HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: ilk muhatabın anladığı... Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
asım
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 14 agustos 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1700
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı asım

kuranın ilk muhatabı olan yedinci yüzyılda mekkede yaşayan kureyşlilerin anlam dünyasına nasıl ulaşabiliriz...

onlardan bize kadar gelen en sağlam vesika kuran...

kuranın kelimelerini yine kurandaki başka kullanım yerlerine bakarak bu konuda fikir sahibi olabiliriz...

kuranı duyan mekkeli çobanın yada esnafın yada evdeki kadının ne anladığı sorusu önemli...

onun ne anladığını tesbit edebilmek için kurandaki kelimeleri daha önce nerelerde hangi anlamlarda kullanıyordu....

mesela hz peygamberden önce  yolda yürüyen bir kureyşli acaba ekımıs salat denince o bundan ne anlıyordu...

herhalde salat ve ikame kelimeleri kurandan önce de vardı ve kullanılıyordu ki onlara bu kelimlerle konuşuldu...

salat kelimesini normal günlük hayatlarında nasıl kullanıyorlardı...

zekat kelimesini hangi anlamda ve nerelerde kullanıyorlardı...

eldeki lugatların çoğunluğu belki de hepsi kurandan sonra oluşturulmuş ...

kurandan önce o toplumun dildeki kelimeleri nasıl kullandığına dair fikir edinebileceğimiz başka bir kaynakta o zamanki şairlerin şiirleri...

islam öncesi arab edebiyatının örneklerinin incelenmesi bu konuda yardımcı olabilir...

kuran ile çağdaş diyebileceğimiz muallakatı seb a şairleri burada bir örnek...

onların şiirlerinde salat yada ekımıssaalat ifadeleri geçiyormu idi acaba  ve nasıl bir anlam örgüsü içinde idiler...

nette bu konuda detaylı kanak var mı...










__________________
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Yukarı dön Göster asım's Profil Diğer Mesajlarını Ara: asım
 
Metehan2003
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 11 ocak 2009
Yer: Micronesia
Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Metehan2003

Aşağıda bazı alıntılar ve tarafımdan yapılan derlemeler mevcut.
Bu konuda Ord. Prof. Mehmet ŞERAFETTİN YALTKAYA nın bazı çalışmalarını inceleyebilirsin.Kendisi Lutfen un
Cenaze namazını kıldıran imam dı , yanlış hatırlamıyorsam.
Salat veya namaz ile ilgili birşeyle bulmak zor lakin kaynakları birebir incelemek gerek diye düşünüyorum.
Arabların geçmişini araştırınca Hint esintileri ile karşılaşmamak elde değil.Bir de bir millet düşünün
islam öncesini cahiliye diye kapatmış??? olacak şey değil...Araştırınca kafama takılan LAT uzza Menattan
başka HAcerul esved taşı
denilen ve "Cinsel organ" Objesi olduğu aşikar Taşın beni derinden etkilediğini itiraf etmeliyim.

Ya bize islam doğru tanıtılmadı ya da bozulma daha başlangıcta başladı...Omerin o taş ile ilgili Rivayeti
daha
doğrusu
Ömere atfedilen Rivayet zaten kafakarıştırıcı nitelikte...

İslam öncesi Arabların şiirleri arasında meşhur Clemence Huart çevirileri önemli bir kaynak teşkil
ediyor.Sanırım
İmr’ul Kays’a ait olan aşağıdaki dizelerin tamamına ulaştım. Bundan daha iyi bir define bulamazdım
sanıyorum




Kefa vinek zikra min ulumin tav eseru kaluben ayetül heva ve tezekkuru
Ve tezekkuruha uden *ilel vedae lilvara veluk yank *zatullahe yum tab aseru
Ve ehluleha *ezahu ermiman mahadev o menazel ilamuddine minhum ve seyattaru
Ve sahabi kiyem feem kamil hinde yovmen ve yakilun lete hazan feynnak tevajharu     .
Meyasseyare akhalekan hasenen kullahum naimun azaed *summ gebul Hindu.

------------------------------------------------------------ --------

Bir adam ki, tüm yaşamını günah ve erdemsizlikle geçirsin, yaşamını tutku ve öfkede yitirsin,
Sonunda pişman olup erdemliliğe dönüşü isterse, bir yol var mıdır kurtuluşu için?
Eğer bir kere bile samimiyetle Mahadeva’ya ibadet ederse, dürüstlük yolunda en yüksek konuma ulaşabilir.
Ah tanrım! Tüm yaşamım yerine Hint’de bir günlük kalış ihsan eyle; nasıl ki ruhen özgür olur o kutsal
toprağa
ulaşan.
Hint’e bir hac sayesinde soylu davranışların mükemmelliğini kazanır insan, ve ayrıcalığını elde eder ideal
Hindu
hocaların dindar üslubunun.



Aşağıda bazı derlemeler ve alıntılar mevcut:

ESKİ ARAPÇA ŞİİR ANTOLOJİSİ: SAYAR-UL-OKUL
İstanbul’da eski Batı Asya edebiyatının en geniş koleksiyonuna sahip olmasıyla ünlü Mekteb-i Sultani adlı
bir
kütüphane vardır.Bu kütüphanenin Arapça bölümünde eski Arap şiirinin bir antolojisi vardır. Bu antoloji
1742
yılında
Türk Hakanı Sultan Selim’in buyruğuyla daha önceki bir çalışmadan derlenmiştir*. Kitabın sayfaları harir
denilen ve
üzerine yazı yazmakta kullanılan bir çeşit ipekten yapılmıştır. Her sayfanın dekoratif süsle kenarları
vardır.
Kutsal kitaplardaki sayfa süslemesinin Java ve başka yerlerde bulunmuş Sanskrit yazıtlarıyla ilgili eski
bir gelenek olduğunu anımsayın. Antolojinin kendisi Sayar-ul Okul olarak biliniyor. Antoloji 3 bölümlüdür,
birinci bölümde biyografik ayrıntılar ve İslam öncesi Arap şairlerin şiir derlemeleri bulunmaktadır. İkinci
bölümde Muhammet Peygamberden hemen sonra başlayarak Emevi (Banee Ummayya) Hanedanının sonuna kadar olan
dönemdeki şairlerin şiirleri *ve yorumları bulunur. Üçüncü bölüm ise Halife Harun Reşit zamanı sonuna kadar
olan daha sonraki şairlerle ilgilidir.
Sırası gelmişken Banee, Vanee demekmiş ve Ummayya da Krişnaya gibi Sanskritçe isimlermiş. Ebu Amr Abdül
Asama, seçkin bir ozan ve Harun Reşit Sarayının resmi şairi, antolojiyi derlemiş ve yayına hazırlamıştır.

Sayar-ül Okul’un ilk çağdaş baskısı 1864’te Berlin’de basılmış ve yayımlanmıştır. Bir sonraki b askısı
1932’de
Beyrut’ta yapılmıştır. Bu çalışma, eski Arap şiirinin en önemli ve geçerli antolojisi olarak görülmektedir.
Eski
Arabistan’daki yaşam tarzı, gelenekler, görgü kuralları ve eğlence şekilleri üzerine ciddi ışık tutan kitap
aynı
zamanda eski Mekke tapınağı, şehir ve OKAJ diye bilinen ve her yıl düzenlenen fuar hakkında detaylı
açıklamalar
içeriyor. Bu herhalde okuyucuları Müslümanların her yıl yaptıkları haccın yeni bir uygulama değil, eski
fuarın
devamı
olduğuna ikna etmiştir.
Cahiliye Dönemi adı da verilen İslam Öncesi Dönem'de Arap edebiyatında şiirin özel bir yeri vardı.
Devesinin
sırtında
uzun çöl yolculuklarına çıkan Bedeviler'in söyledikleri türküler Arap şiirinin kaynağını oluşturur.
Yiğitliği,
sevgiyi, çöl yaşamını anlatan bu türkülere deveci türküsü anlamına gelen hida denir. Göçer çöl insanının
söylediği
bu
türküler kentlerde söylenmeye başlanınca belli değişikliklere uğrayarak kesin ölçüler kazanmıştır.
İslam öncesi Arap şiirinden günümüze kalan en önemli örnek Muallakati seba'dır (Yedi Askı). Bu şiirler Ukaz
panayırında düzenlenen bir şiir yarışmasında beğenilerek Mısır ketenine yazılmış ve Kâbe'ye asılmıştı.
Hidalarla
benzer konuları işleyen bu şiirlerde gelişmiş bir dil ve anlatım görülür. Hangi yıllarda yazıldığı kesin
olarak
bilinmeyen Yedi Askı şiirlerini İmruü'l-Kays, Tarafe ibnü'l-Abd (539-564), Haris bin Hilliza, Amr bin
Kulsum,
Antere
bin Şeddad, Züheyr bin Ebu Sulme, Lebid adlı şairler yazmıştır.
Yedi Askı şairleri dışında ünü günümüze kadar gelmiş başka şairler de vardır. Koltuğunun altında uzun bir
bıçak
taşıdığı için Teabata Şarran adıyla bilinen şair bunlardandır. Şiirlerinde üstüne binerek dolaştığı
koçundan, hayal
ettiği korkunç yaratıklardan söz eder. Kurnazlığı ve savaşçılığı üzerine birçok öykü anlatılan Şanfara,
karşılıklı
söyledikleri yergilerle ün kazanmış Evs el-Hadıra ile Zebban İslam öncesi dönemin başlıca şairlerindendir.
Bu dönemde muamma (bilmece), hayvan masalları (fabl), efsane ve halk öyküleri gibi düzyazı türleri de
gelişmiştir.
Samar adı verilen ve kent dolaşılarak anlatılan söylence ve öyküler daha sonra yazıya geçirilmiştir.


Arap edebiyatı denince akla doğal olarak şiir gelir. Gerçekten de şiir, Arap edebiyatının neredeyse yüzde
seksenini
dolduracak bir zenginliye sahiptir. Roman ve benzeri türler Arap edebiyatı için henüz yeni sayılmaktadır.
Arap
şiirinin merkezinde ise “kaside” bulunmaktadır. Kasidenin seçilmesi konu olarak bir şeyi anlatmaya daha
müsait
oluşudur. Klasik Arap şiiri Aruz üzerinde kurgulanmaktadır. Aruz’un ilk kez kalıplaşması İslam’dan
sonradır.
Yaklaşık
VIII. Yüzyılda İmam Halil b. Ahmet (öl. 786) isimli bir alim tarafından o zamana kadar kullanıla gelen Aruz
düzenlenmiş ve ona ilmi bir içerik vermiştir. Aruz, Araplara göre, “ilmü’ş-şi’r”, yani şiir ilmidir; manası
“çadırın
ortasına dikilen direk” anlamına gelmektedir. Bu Eski Türkçe’de “orda” sözcüğüne denk gelmektedir. Arapçada
aruzun
19
bahiri ve 6 dairesi bulunmaktadır. İran ve Türk edebiyatında ise 14 bahir ve 4 daire vardır. Her bahir bir
kalıptan,
birkaç neviden ve sınıflamadan oluşuyor. Örneğin hecez bahrinin birden fazla nevi vardır. İran edebiyatında
hezecin
24
kalıbı gözükmektedir. Türk edebiyatında Aruz’un bütün çeşitlerini kullanan Fuzûlî’dir. Bu kalıplaşma
Arapça’nın dil
yapımından ileri gelmektedir.

Roman sözcüğü ise Arapça’da kullanım olarak yeni değildir. Araplar bu kelimeyi “kıssa” olarak telaffuz
ederler.
Kıssa,
örnek bir ismin üzerine kurgulanır ve onun yaşamını konu alırdı. Klasik Arapça’da bu isim genelde
peygamberler
olmuşlardır. “Kıssa-i Enbiya”lar serisi bir nevi “peygamberler romanı” demektir. Ama klasik “kıssa” ile,
günümüzde
kullanılan roman karşılığı “kıssa” arasında burada üslup ve terkip farkları bulunmaktadır. En büyük farkı
şu,
ilkinde
yazarın görevi sadece anlatmak ve aktarmaktır; ikincisinde ise kurgulama ve yeniden tanımlama da vardır.

“Hikaye” ise Arapça “uksûsa” demektir. Bin Bir Gece masallarında binlerce hikaye yer almaktadır. Hikaye,
aslında
bir
“kanıtlama” biçimidir. Eski düşüncede “söz” kendisi kanıttır. Yani bir şeyin nesnel tanımıdır. Örneğin,
“ağaç”
sözü,
ağaç türünden bir bitkinin isim olarak kanıtıdır. Ama sözcüklerin hepsinin görülür varlık nedenleri
olmayabilir.
Yani,
soyut özellikli sözcükler de bulunmaktadır. Örneğin “hayal” sözcüğü. Varlıksal anlamda görülür bir
mevcudiyeti
olmayan
bu sözün, işlev ve gerçeklik nedenleri vardır. Hikaye, işte sözcüğün bu ikincil yapısının kanıtlama
biçimidir. Bu
anlamda konuşan her kes hikayeci olabilir. Hikayeci olmak için “tam anlamlı” bir tanıma genişlik kazandırma
yeterlidir. Örneğin, bir şey konuştuğumuzda onun önemine vurguda bulunmak için bir olay anlatırız. Bu
anlama
genişlik
kazandırmak için başvurulan ek anlatım hikayedir. Bu halk konuşmasından alınmış bir tanımlama ve kanıtlama
yöntemidir.
Örneğin, “insan olmak onun zatinde vardır” tanımına daha geniş bir anlam kazandırmak için “eşeğe altın
semer vursan
yine de eşektir” misalini getirirler. Bu söylenen bir şeye ilaveten bir güç kazandırmadır. Veya, “ahlaki
güzelliğin”
ne olduğunu anlatırken peygamberin yaşamından bir olayı örnek sunmaktır. Yani, hikaye, bir anlamın geniş
bir alanda
savunmasıdır. Bunun en tipik örneklerini günümüz düşüncesinde de buluruz. Söz gelişi, Sait Nursî’deki
kanıtlama
türü
hikayedir. Örneğin, Gençlik Rehberi risalesinde “ismin” öneminden söz ederken, bir de çöle düşen iki
insanın hali
anlatılmaktadır. Ama ilmi açıdan kanıt olarak hikayenin sunulması sorunludur. Çünkü, bir şeyin kanıtı
kendisi
olamadığı sürece, sorunun diğer anlamlar üzerinde yayılmasına neden olmaktadır. Bu yüzden din adamlarının
anlatımında
sunulan hayati ve ilmi bir şeye ilişkin katılama olarak hikayeye baş vurmak üslup olarak bir eksikliktir.
İşte
“hikaye”nin tanımı böyle bir şeydir.

öylentiye göre Arap şiirinin güçlü ve etkin olmasının sebebi olarak, devamlı uzun çöl yolculukları yapan
Arapların
(Ki
Türkçe anlamı Göçebe/Yörük’tür) deve üstündeyken söyledikleri türkülerin ahenk ve ölçülerine göre devenin
hızını
arttırması veya azaltmasını fark etmeleriyle başlar. Bu buluşun teknik olarak anlamı, develerin müzikten
anladığı
şeklindedir. Arap şiirinin bel kemiği olan ve daha sonra İslâm’ı kabul eden diğer halkların şiirlerine de
sirayet
eden
Aruz Vezninin çıkış kaynağı da bu buluştur. Devenin attığı adımlara göre oluşturulan Aruz vezni memdud
(uzun hece)
ve
maksur (kısa hece)’dan oluşan Tavil, Medid, Basit, Kâmil, Vefir, Hezec, Recez, Remel, Seri, Munsarih,
Hafif,
Muzari,
Muktazab, Muctas, Mutadarik ve Mutakarib olmak üzere on altı alt başlığa ayrılır.
Bu başlıkların da her birinin kendi içlerinde ayrı ayrı anlamları vardır. Söz gelişi; Remel sevinç ve
kederi
anlatırken; Seri at koşmasını anlatır. Aruz konusunda bir diğer söylenceyi de nazar-ı dikkate almak
elzemdir.
Aruzun
babası olarak kabul edilen Halil bin Ahmed, çarşıda demir döven demircilerin çekiç seslerini dinleyerek
Aruz’u
bulmuştur. Ayrıca Arap halklarının yaşamları ve özellikle göçebe yaşam Arap Şiirini besleyen belli başlı
unsurlardır.
Bilinen başlıklarıyla Arap Şiirinde görülen türler; Hiciv, Hamaset, Fahr, Medh, Rica, Nesib, Zühd, Hikem,
İtab ve
Gazel’den oluşur. Ayrıca Arap Şiirinde Yergi unsuru diğer kabilelere üstünlük sağlamak bakımından sıklıkla
kullanılırdı. Bu şairler içinde en mühimi Zuheyr bin Canab’tır. Bilinen en eski Arap Şiiri türlerinde
sıklıkla
kullanılan imajlar; cin, peri, büyü gibi metafiziksel imajlardır. Tevrat’ta (Ahd-i Atik) geçen meşhur
Balâam Laneti
de
bu dönemin şiirleri arasında yer bulur.
Arap Şiirinde Ölçüler: Arap Şiirinde bilinen ilk ölçü Seci’dir. Bu ölçü daha çok nesir biçiminde ve fakat
kafiyeli
olan yazılardı. Seci’nin devamı olarak gelişen Recez Ölçüsü ise bir kısa ve bir uzun heceden oluşan bir
ölçüydü.
Doğallıkla Arap Şiirinde ilk ölçü olarak Recez kabul edilir. Recez’le aynı dönem Muallakat’ul Seb’a (Yedi
Askı)
dönemidir. Terim ilk defa çok sonraları Hammed er-Raviye tarafından kullanıldıysa da tam anlamıyla dönemi
karşılamaktadır. Yedi Askı döneminde Arap halkı tarafından beğenilen en iyi şiirler Kabe duvarına asılarak
sergilenirdi. Bu şiirlere de es-Samut (İnci Gerdanlığı) adı verilirdi. Dönemin ünlü şairleri arasında İmrul
Kays,
Tarafa, Zuheyr, Lebid, Amr bin Gülsüm, Antere, el-Haris bin Hilliza, Nabiga ve A’şa gibi isimler vardı.
Aynı
zamanda
dönem, Kaside türünün gerçek formuna ulaştığı dönem olarak da bilinir. Bu şiir yarışmasında İbn-i Kuteybe
Kuralları
olarak bilinen bazı kaideler vardı.
İmr’ul Kays’ın (Gezgin Kral/Hondoc)
“Durun,
Sevgilinin ve Sıkt el-Liva’da
El-Dahul ile Havmel arasında
Tudah ve Mikrat’ın çevirdiği evinin anılarıyla
Ağlayalım.
Evi güneyden ve kuzeyden
Birbirinin aksi olarak esen rüzgârların etkisiyle
Henüz yok olmamıştır.” dizeleri veya Tarafe’nin;
“Hail bölgesinde
Duma denilen cennet gibi yerde,
Yapma nakışların geriye kalanları gibi,
Renkli taşlarla süslenmiş
Havle’nin terk edilmiş kısmında kalan harebelerde;
Oturdum, ağladım…” dizeleri İbnü Kuteybe Normları’na uygun birer Kaside başlangıcıdır.
Daha sonra sırasıyla Feryat, Yalvarma, Anıları Anlatma, Aşk, Seyahat, Binek Övme ve nihayetinde Kasidenin
sonunda
Kaside’nin ithaf edildiği kişiyi Övme kısmı gelirdi.
YEDİ ASKI ŞAİRLERİ
İmr’ul Kays: Yedi Askı şairleri arasında en eski ve en meşhur olanıdır. Kral olan babasını Beni Esed
kalkışmasında
kaybeden Kays, hayatının bundan sonraki dönemini gezgin olarak sürdürmüştür. Rivayete göre Hz. Muhammed
tarafından
en
büyük şair ünvanıyla taltif edilen şair, Kral soyundan olması hasebiyle, İbn Kuteybe Kurallarından
sonuncusunu
(Soylu
bir kişinin övüldüğü bölüm) şiirlerinde uygulamaz. Kays Bizans imparatoru taarfından zehirletilmiş ve
Ankara
yakınlarında hayatını kaybetmiştir.
Nabiga Zobyani: IV. Munzir zamanında Hira yakınlarında doğan şair, Numan Ebu Kabus zamanında Kraliçeyi bir
şiirinde
överken müstehcen ifadelere yer verdiği için Şam’a sürüldü. Çok zengin olan ve saraya yakınlığıyla bilinen
şair,
Hz.
Muhammed’den kısa bir süre önce Hira kentinde hayatını kaybetti.
Antere: Çöl şairi ünvanlı Antere, köleyken gösterdiği kahramanlıklar sayesinde özgürlüğüne kavuştu. El
Faruk
savaşında
tutsaklıktan kurtardığı kabilesinin kadınları sayesinde ünü Arabistan’a yayıldı. Sevgilisi Abla için
yazdığı müthiş
şiirlerle de bilinen ve ömrü savaşarak ve şiir okuyarak geçen Antere, Tai savaşında öldürüldü.
Tarafa (Tarafe): Meşhur şiirinde yer verdiği “inatla arıyordu” dizesinden kinaye, olarak anılırdı. Hiciv
unsurlarını
sıklıkla kullanan şair, bir şiirinde kralı da hicvedince sonunu hazırladı. Kral onu ve yakın bir arkadaşını
çağırarak
bir görev amacıyla birer mektupla Bahreyn’e yolladı. Yolda kendi mektubu açan arkadaşı içinde ölüm
fermanını
görünce
Bahreyn’e gitmekten vaz geçti. Kralın mektubunu açmayı doğru bulmayan , mektupla beraber Bahreyn’e gitti ve
orada .
Şair şiirlerinde kendini örnek göstererek yaşam hakkında bilgiler verir. Çocuksu ifadeler barındıran
sevimli
şiirleri
de mevcut olan Tarafa’nın divanı Selighson tarafından Fransızca’ya çevrilmiştir.
Zuheyr bin Ebu Sulma: Hz Muhammed’in Kasidecisi olarak bilinen ve Şairler Efendisi ünvanıyla taltif edilen
Kaab Bin
Zuheyr’in babasıdır. Yedi Askı döneminin Ahlakçılarındandır. Bu bakımdan şiirlerinde öğüt havası dominant
unsurdur.
İntihal yapmayan şairler sınıfında da zikredilen Zuheyr’in, dili de oldukça sadeydi. Gatafan’da yaşayan
şair, Hz.
Muhammed’le de karşılaşmış ve duasını almıştır. Zuheyr oldukça sert bir soyluluk anlayışına sahipti, o
yüzden
kendisine verilen hediyeleri geri çevirirdi. Çöl yaşantısının Araplara verdiği en önemli meziyet olan gurur
Zuheyr’de
had safhadaydı. Ölümüne el-Hansa tarafından yakılan ağıt meşhurdur.
Alkama bin Abda: Imr’ul Kays ile şiir konusunda rekabet eden Gassani sarayına yakınlığıyla bilinen Yedi
Askı dönemi
şairi.
A’şa: Arap Yarımadasının en meşhur şairidir. Hz. Muhammed’den önce de sonra da Tek Tanrı inancını
benimsemiş olan
şair, Hıristiyanlık dinine de yakın dururdu. A’şa; İmr’ul Kays, Zuheyr ve Nabiga ile dört büyük Arap
Şairinden biri
olarak kabul edilir. Batı Edebiyatında ise A’şa ve Kays en büyük iki Arap şairi olarak tanımlanır.
Hasan bin Sabit: Hz. Muhammed’in kasidecilerindendi. İslâm ülkelerinde yaygın olarak okunan Sabit’in divanı
Hirschfeld
tarafından da yayımlanmıştır.
Kâab bin Zuheyr: Büyük Yedi Askı şairi Zuheyr’in oğludur. Hz. Muhammed’i yeren şiirler okuması ve bu
şiirlerin
müthiş
etkiler yapması üzerine ölüm emri çıkartılmış, özür dilemesi üzerine de affedilmişti. Bir numaralı Naat
olarak
kabul
edilen Kaside-i Bürde’nin (Banet Suat) şairidir. Hz. Muhammed’in hırkasını (bürde) verdiği şair, Şairler
Sultanı
olarak anılır.
Mutammim: Hz. Muhammed’in vefatından sonra ayaklanan Kureyş kabileleri içinde yer alan şair, Halid bin
Velid’in
(r.a.)
kanlı bir şekilde bastırdığı kalkışma sırasında öldürüldü.
Hasan Basrî: Kuramları tartışmasız olarak bütün İslâm topraklarında kabul gören ünlü İslâm ilahiyatçısı
Basrî, sade
ve
anlaşılır şiirler yazmıştır.
İbn-i Rumî: Aslen Rum olan şair 836′da Bağdat’ta doğdu. Şiirlerinde anlatım güzelliğine önem veren şair,
Mutedid’in
veziri Hüseyin Kasım’ı bir şiirinde yerdiği için zehirletilerek öldürüldü. Vezirle aralarında geçen konuşma
meşhurdur:
Zehirlendiğini anlayan İbn er-Rumî gitmek için ayağa kalkar. Vezir: “Nereye gidiyorsun?” diye sorunca,
“Gönderdiğin
yere.” cevabını verir. Vezirin “Babama da selâm söyle” demesi üzerine ise “Cehenneme gitmiyorum” diye yanıt
verir.
İbn el-Mu’tez: Halife Mu’tez’in oğludur. Babasının ölümünden sonra Murtazabillâh ünvanıyla halife olan el-
Mu’tez
sadece bir gün halife kalabildi. 908 yılında asiler tarafından devrilerek boğdurularak öldürüldü. Kitab ül
Bedi
aslı
meşhur bir eseri vardır. Öldürülen kedisi için yazdığı mersiye ünlüdür:
“Mine,
Sen bizi terk ettin ve bir daha dönmeyecek misin?
Sen benim yavrum gibiydin,
Seni okşamadan nasıl yaşayacağım?
Sen bizim koruyucumuzdun.”
Sadi: Gülistan ve Bostan adlı iki Şark Edebiyatı başyapıtının yazarı olan şairin, Hulâgû’nun Bağdat’ı
yıkması ile
ilgili yazdığı mersiyesi de başyapıt olarak kabul edilir. Sadi, Avrupa’da tanınan Arap şairlerin başında
gelir.
Seci’li Nesir Dönemi: Cumhura göre en büyük örneği olarak Kur’an verilen kafiyeli düz yazı İslâm’ın
yayılmasıyla
beraber Arap Edebiyatı içinde müthiş bir gelişme gösterdi. Bu dönemin en önemli türleri; Hutbe, Muhabere ve
Makamat’tır. Özellikle X. yüzyılda Seci’li Nesir zirveye çıkmıştır.
İbn Nubata: Mezopotamya doğumlu vaiz. El-Hatib ünvanıyla anılırdı. Yazılarının önemli bir bölümünü
savaşlara ayıran
sanatçının en önemli eseri rüyada Hz. Muhammed’i gördüğünü anlattığı Rüya Mev’izesi’dir. Hutbe, Mac Guckin
de Slan
tarafından çevrilerek Avrupa Edebiyatına kazandırılmıştır. Aynı günde kimsenin tanımadığı iki tane dervişin
farklı
zamanlarda kendisine gelip okudukları
“O kılıçla ölmez,
Başka türlü ölecektir.
Nedenler türlüdür ama
Felâket aynen böyledir”
dizelerinden hemen sonra öldü.
Ebu Bekir el-Harizmî: Taberî’nin yeğeni olan sanatçı, 935 yılında doğmuştur. Günümüze kadar gelen ilk
mektup
kitabının
yazarıdır. Yazdığı hicivler yüzünden Gazneli Mahmud’un veziri el-Utbî’nin emriyle hapse atıldı. Resail adlı
eseriyle
bilinir.
Bediüzzaman el-Hamadanî: 1008 yılında öldü sanılarak gömülen yazar, mezardan çıkmak için çaba sarf ederken
çıkarttığı
sesleri duyan çevredekiler tarafından mezarı tekrar açılarak dışarıya çıkartılmaya çalışıldı. Ancak
Hamadanî’ye
ulaşıldığında yazar ölmüştü. Bir kez okuduğu bir kitabı ezberine alacak denli iyi bir hafızaya sahip
olmasıyla
meşhurdu.
Harirî: Seci’li Nesir’in en büyük ustası olarak kabul edilen yazar, Makamat türünde verdiği örneklerle
şöhrete
ulaşmıştır. Makamat’ın açıklaması Silvestre de Sacy tarafından yapılmıştır.
Basra ve Kûfe Ekolleri: Genişleyen İslâm devleti resmî dili olarak Arapça’yı seçmişti. Bu durum Arap
Dilinin doğru
bir
biçimde öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için eğitim kurumlarına duyulan ihtiyacı ortaya çıkardı. Yedi
büyük
hafızdan
biri olarak kabul edilen İsa bin Ömer bu devrin önemli isimlerindendir. Ayrıca Gramer konusunda otorite
kabul
edilen
Halil bin Ahmed’de döneme damgasını vuranlardandır. Sanatçının Kitab’ül Ayn adlı bir de sözlüğü
bulunmaktadır.
Kitab
adlı eseriyle Sibaveyh, Kitab’ül Müselles adlı eseriyle Kotrob ünvanlı Mustanir, Kitab’ül Matalib ile
Müsenna,
Kitab’ül Muammerin ile Hatim, Muhyiddin İbn’ül Arabi, Adab’ül Kâtib adlı eseriyle Kuteybe, Divan’ül Adab
ile
Cevheri,
Fıh’ul Lugat adlı eseriyle Razi dönemin diğer önemli isimleridir. Aynı dönemde Profesör Ebu’l Kasım Mahmud
ez-
Zemahşeri Klasik Bilimler dalında sivrildi.
Kitab’ül Agani: Şarkılar Kitabı anlamına gelen eser 897 doğumlu Ebu’l Ferec tarafından yazılmıştır. Arap
Edebiyatının
en önemli kaynaklarından sayılan eser, toplam yirmi bir cilttir. Kitapta bulunan bir çok şiir bestelenmiş
olduğu
için
yazarına Ferec adı verilmiştir.
El-Yemenî: Çok kuvvetli bir şair olarak tanınan Necmeddin Ebu Muhammed Umara bin Ali el-Yemenî, 1121′de
doğdu.
Selahaddin Eyyubî’ye yazdığı parlak kasidelerle bilinir. Ancak Kudüs Kralı tarafından Selahaddin Eyyubî’ye
düzenlenen
suikastte bulunduğu için idam edilir.
İbn Nobata Cemaleddin: 1278′de Meyyafarikin’de doğan şair. Sec’ el-Mutavvak adlı bir antolojisi, kendine
ait bir de
Divan’ı vardır.
İbn Hicca: Azrarî lakaplı Arap şair. Bad’iyye adında Hz. Muhammed’in hırkası için yazılmış şiirleri
ünlüdür.
Semerat
el-Evrak adında bir de antolojisi vardır.
İbn Fadlullah Ömerî: Aruz öğrenimini Şam’da tamamlayan yazarın Favazil es-Samar adlı eseri meşhurdur. Şair,
Recez
türünde eserler vermiştir.
Ayşe el-Ba’uniyye: Hz. Muhammed için yazdığı m kafiyeli Feth el-Mübin adlı Naat ile üne kavuşan kadın şair.
Çocuk
eğitimiyle ilgili yazdığı Behcet el-Huld türünün ilk örneklerindendir.
Bin Bir Gece Masalları: Kitab’ül Elif Leylâ ve Leylâ adıyla ünlenen, çocuklara ve yaşlılara hoş vakit
geçirtme
amacıyla yazılan kitapların en meşhurudur. Şehrazat ve Dinazad’ın öykülerinin anlatıldığı Hezar Efsane,
yazıldığı
dönemde oldukça ses getirmiş, günümüzde de Şark Edebiyatı denilince akla ilk gelen eserlerden olmuştur.

Arap Mitolojisi

El-Uzzâ

Uzza, İslam öncesi Arabistan'daki bereket tanrıçası. İslam öncesi dönemde ve Mekke şehrinin üç baş
tanrıçasından
biriyidi. O dönemlerde Uzza, Manat ve Lat "Tanrı'nın kızları" olarak anılıyorlardı. İslam dininin kutsal
kitabı
Kur'an'da da İslam öncesi tapınılan ilah-putlardan biri olarak adı geçmektedir (53:20).

Hubal gibi Uzza da, İslam öncesi Kureyşliler tarafından korunmak için çağrılırdı. "624'te Uhud savaşında,
Kureyşlilerin savaş narası 'Uzza'nın insanları, Hubal'ın insanları!' şeklindeydi." (Tavil 1993)

Uzza Kültü

İslam öncesi Arabistandaki ilahlara dair bilgi bulmak pek kolay olmadığı gibi bulunan bilgilerin
güvenilirliği de
tartışmalı olabilmektedir. İlahların kökenleri ihtiyatlı bir biçimde araştırılmakta ve bazı öneriler
getirilmektedir.
Nabatlıların, Petra'daki, Uzza'ya dair kitabelerinde Uzza'nın Venüs gezegeniyle ilişkilendirildiğine dair
açıklamalar
bulunmaktadır.

Hişam bin el-Kelbi tarafından yazılmış Putlar Kitabı`na (Kitab el-Esnam) göre (N.A. Faris 1952, s. 16-23);
"Kureyşliler de dahil Arapların çocuklarına Abdul-Uzza ("Uzza'nın kulu/kölesi") ismi koyma adetleri vardı.
Daha da
önemlisi Kureyşiler için Uzza en önemli puttu. Onu ziyaret eder, hediyeler getirir ve kurban adayarak lütuf
dilerlerdi."

Tapınılan üç tanrıçanın (Uzza, Manat ve Lat) gerçekten Tanrı'nın veya başka bir ilahın kızları olarak
tapınılıp
tapınılmadığı konusu belirsizdir. Putlar Kitabı`na göre üç tanrıçanın da tapınımına farklı zamanlarda
başlanmıştır,
buna göre ilk dönemlerde kardeş bile sayılmıyor olabilirler. İslami kaynaklar, İslam öncesi dönemde bu üç
tanrıçaya
Tanrı ile insanlar arasında ara buluculuk etmesi için tapınıldığını ileri sürmüştür. Kur'an'da Tanrı ile
insanların
aralarına ara bulucu sokmamaları gerektiğine - İslam dininde buna gerek olmadığına dair ayetler
bulunmaktadır.
Özellikle, Zümer suresinin 3. ayetinde geçen bir ifade tefsirciler tarafından böyle yorumlanmıştır. Ayet
şöyledir:

"İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka dostlar edinerek, 'Onlar bizi Allah'a
yaklaştısınlar diye
kulluk ediyoruz' derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde hüküm verecektir." (Zümer suresi,
39/3)

Tefsirciler ayetin son kısmını, İslam öncesi dönemde bölgedeki insanların Allah veya tek yaratıcı Tanrı'ya
inandıklarını ama melekleri veya bir tür ilahları, kendilerini Yaratıcı Tanrı'ya yaklaştırsınlar diye aracı
kıldıklarını bu aracı ilahlara ve putlarına taptıkları şeklinde açıklamıştır. (Seyyid Kutub, Fî Zilâl-il
Kur'an, 8.
cilt, Zümer Suresi, 3. ayet, s. 567 - Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1991 ve Mevdudi, Tefhimu'l Kur'an, 5.
cilt, Zümer
suresi, 3. ayet, s. 93-95, İnsan Yayınları, İstanbul, 1991.)

Her üç tanrıçanın Mekke'nin yakınında kendilerine adanmış farklı mabetleri vardı. En önemli Arap Uzza
mabedi,
Kudayd'ın yanındaki Nakhlah diye anılan bir yerde idi, burası Mekke'nin doğusunda Taif'e doğruydu.

Geç dönem putperest (pagan) Arap şiirinde Uzza güzelliğin simgesi olarak geçmekteydi. Her ne kadar Uzza'nın
Güney
Arabistan'daki varlığı kısa denilebilecek bir zaman dilimi içinde yok olmuşsa da, kuzeyde Nabatlılarca
Petra'da
varlığını sürdürdü. Nabatlılar başlarda Arap isimlerine sahip ilahlara sahipken, daha sonra bu özgün
ilahları
Hellenistik tanrı ve tanrıçalarla özdeşleştirmiştir. Bunun sonucu olarak, Uzza da İsis ve Afrodit ile
ilişkilendirlimiştir. Petra'daki kazılarda İsis/Uzza'ya adanmış bir tapınak ortaya çıkarılmıştır. Bu
tapınak içinde
bulunan bazı oymalardan esinlenerek Kanatlı Aslanların Tapınağı olarak anılmaktadır. Uzza ismi Petra'daki
kitabelerde
kayıt edilmiştir.

Putlar Kitabı'nda alıntılanan ve Zeyd ib-Amr ibn-Nufeyl tarafından yazıldığı geçen bir mısrada şöyle
denmektedir:

Uzza ve onun iki kızına artık tapmam. [[[Arapça]]: فلا العزى أدين ولا ابنتـيهـ 75;.]

El-Manât

Manat veya Manah, Arap mitolojisinde bir tanrıça. İslam öncesi Arabistan'da tapılan tanrıçalardandır,
özellikle
Mekke
şehrinin üç baş tanrıçasındandı. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da da geçer. Putlar Kitabı`na (Kitab
el-Esnam)
göre İslam öncesi dönemde Araplar Manat'ın kader tanrıçası olduğuna ve üç baş tanrıçanın en yaşlısı
olduğuna
inanırlardı. O dönemlerde bu üç baş tanrıçanın Tanrı'nın kızları olduğuna inanılıyordu. Petra'daki
Nabatlılar onu
Manawat ismiyle anıyor, onu Greko-Romen tanrıça Nemesis ile denk tutuyor ve Hubal'ın karısı olduğuna
inanıyorlardı.

Putlar Kitabı`na göre, İslam öncesi dönemdeki Arap putlarından en eskisi Manat idi. Ayrıca, eser Mekke'ye
Manat
adına
yapılan bir tür hacdan da bahseder. Yine aynı eserde sahabelerden Ali'nin Manat'ın putunu yok ettiği
anlatılır.

El-lat yani Lat, İslam öncesi Arabistan'daki bereket tanrıçası. İslam öncesi dönemde Mekke'nin üç baş
tanrıçasındandır. Bu üç tanrıça Mekke'lilerin inancına göre Tanrı'nın kızlarıydı. Petra'lı Nabatlılar
tarafından da
tapınılan Lat, Nabatlılarca Yunan Athena ve Roma'lı Minerva ile denk tutulmuştur. Wellhausen'e göre, onlar
Lat'ın
Hubal'ın annesi olduğuna inanıyorlardı.

Hişam bin el-Kalbi tarafından yazılmış Putlar Kitabı`na (Kitab el-Esnam) göre, İslam öncesi dönemde Araplar
onun
Kabe'de yaşadığına inanırlardı ve Kabe'de ona ait bir put bulunurdu.


__________________
"Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
Yukarı dön Göster Metehan2003's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Metehan2003
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats