HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: Resulun sozunun ispatı! (Kapalı Konu Kapalı Konu) Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
kurankuran
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Selam. Hayır dostum ben yapmıyorum.
Çevireleri aldıgım site
www.kuranmeali.com

Tek tıklama ile istediğiniz herşeyi gorebiliyorsunuz. Kullanımı da çok kolay.
Ayrıca çevirilerde hangi kelimeleri niçin seçtiklerini söylüyorlar

Açıkçası Kuran kelimesini Namaz  kelimesi olarak çevirdiklerini söyluyebilecek kadar açıkyurekliler.
Yada Deli cesareti""
sonuc olarak ordan alıyorum. Ama işallah artık buna gerek kalmıyacak

Her müslüman istediği gibi "ister arapça bilsin ister bilmesin" açık açık kendisi gore gore isterse ayıra ayıra isterse butun halinde ÇEVİRİYİ gorecekler. Zaman yakın az kaldı Allah'ın izni ile Allah'ın sozunun onunde
ANLAŞILAMAZ ÇEVRİLEMEZ gibi hiçbir bahane kalmıyacak.
Zaten Bu konu ile ayetler var ama bile bile boyle diyorlar
İkinci nesil Matbaa karsıtlarına uymazsak Allah'ın ıznı ıle cozulecek hersey
Yukarı dön Göster kurankuran's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kurankuran Ziyaret kurankuran's Ana Sayfa
 
Özben
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 16 mayis 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 126
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

 

 selam.

 kurankuran  dikkat!.Buluşma yerinin geçilmesi işi şeytana bağlanırken, sen şeytanı aranılan yaptın.Senin pusula başka bir manyetik alan etkisinde.

 Diğer mealler farklı tarz ve üslupta olmaları insanların kullandıkları kelimelerin farklı,anlayışlarının farklı oluşundan kaynaklanıyor.Ama yönleri aydınlatılmış yeri gösteriyor.

 Allah razı olsun,Allah'ın rızası için çalışanlardan.



__________________
Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin. (Ahzab Suresi, 70)
Yukarı dön Göster Özben's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Özben
 
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

selam

evet sevgili ozben seytan unutturdu cunku onlarin bulusmasi seytanin isine gelmez.

sevgiler



__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Alim Kul ve Musa Kıssası Üzerine Düşünceler

 

ARAŞTIRMACI YAZAR

CENGİZ DUMAN

Alim kul ve Musa kıssası, Kur’an-ı Kerim’de Kehf suresinde geçmektedir. Kehf suresinde anlatılan dört kıssa içerisinde, AIim kul ve Musa kıssası üçuncü sırada ver alir.


AIim kul ve Musa kıssasınin anlatımına Musa’nın yolculuk teklifi ile başIanir.

“ Musa, arkadaşına: “Ben iki denizin birIeştiği vere uIaşincaya kadar ya da uzun bir sure yürüveceğim demişti. ” (18/60)

“Iki denizin birIeştiği vere vardiklarinda baliklarini unutlular, o da bir yolunu bulup denize kaydi. ” (18/61)


MUSA HANGİ MUSA’DIR?



Kıssada, AIim kul ile diyalogtaki kişinin ismi, Musa olarak geçmektedir. Ancak bahsedilen kişi, Kur’an-, Kerim’de anlatıIan ve meşhur peygamberlerden olan Musa rnıdır değiI midir? açık olarak beIirtiImemiştir. Ne kıssa içersinde ne de Kur’an’ın başka bir verinde bu hu­susta herhangi bir açık anlatim mevcut değiIdir. Ken­disine Tevrat indirilen ve Yahudileri Mısır’daki Firavun zulmünden kurtaran Musa peygamberle ilgisinin olup oImadığı hakkında, net bir bilgi olmamasindan dolayı müfessirlerden bir kısmı, AIim kul ile beraber anlatılan Musa’nın, Tevrat sahibi Hz. Musa oImadığı göruşüne varmışIardır. Müfessirlerin ekseriveti ise, AIim kul ile beraber anlatılan kişinin Tevrat sahibi Hz. Musa oIduğu kanaatindedirler.


Bu hususta akla, AIim kul ile beraber olan kişinin her­hangi bir Musa veya kendisine Tevrat indirilen peygam­ber Musa olmasının bir önemi olup oImadiğı sorusu gelmektedir. Kanaatimizce, AIim kul’un gerçekieştirdiği olaylara sabretmesini istediği kişinin bir peygamber veya herhangi bir kişi olması arasında fark vardır. AIim kul ile buIuşmaya, uşağı ile gelen Musa’nın; AIim kul ile yoIcuIuğu esnasinda uşağinın buIunmadığı göz önüne alınmalıdır.


Kur’an-, Kerim’in anlatım tekniğine vakıf oIunduğun­da, onun en ince ayrıntıda bile muhataplarin dikkatini çektiğini ve bu noktalarda dahi, hassas bir şekilde Uzerinde durduğu görülecektir. Kehf suresinde anlatılan Musa ile Tevrat sahibi Musa eğer iki ayrı şahsivet olsaydı; Allah, onları birbirlerinden kesin olarak ayırde­dilebilecek nüanslar bildirebilirdi. Oysa AIim kul ve Musa kıssası ile Hz. Musa kıssasında geçen her iki şahsın ayni kişiIer oIduğunu ihsas eden çokça ayrıntı bulmaktayız. Ancak kıssa Uzerinde yoğunIaşanIarın bu ayrıntılara dikkat etmedikleri, bundan dolayı AIim kul ile karşıIaşan Musa’nın, Tevrat sahibi Hz. Musa olmadığıni ileri sürdükleri kanaatindeyiz.


HZ. MUSA’NIN KAVMINDEN AYRILIŞLARI



Hz. Musa, Yahudileri ne zaman bırakıp, AIim kul ile buIuşmaya gitmiştir? Bu sorunun ceyabı, Hz. Musa kıs­sası ile AIim kul ve Musa kıssasının ayni zaman ve yakın mekânlarda geçtiğini göstermesi ve iki olayın iIin­tilenmesi açısından önemlidir.


Kur’an-ı Kerim’de anIatıldığı üzere, Hz. Musa kav­minden iki kere ayrılmıştır. Bunlardan birincisinde; iste­meverek bir adam öldürdüğü zaman, Mısır’dan kaçarak Medven’e, Şuayb (a) peygamberin yanına ulaşmıştır.


“Musa, korku içinde çevresini gözetleverek oradan çıktı. “Rabbim! Beni zalim milletten kurtar’ dedi. ”

“Medven’e doğru yöneIdiğinde: “Rabbimin bana doğru yolu gostereceğini umarım” dedi. ” (28/21-22)

Ikincisinde ise, kendisi de bir peygamber olan kar­deşi Hãrun’u (a) kavminin başında bırakarak, kırk gün süreyle Tur’a çıkmak için kavmini terk etmişti.

“Musa’ya otuz gece vade verip sonra buna on gece daha kattık; böylece Rabbinin tayin ettiği süre kırk ge­ceve tamamlandı. ” (7/142)


Bu ayrılışlarının birincisinde henüz peygamberlik görevine nail olmamış ikinci ayrılışında ise kavmi kendi­sine teslim olmuş ve kardeşi Harun’un (a) da onların başında kalması kaydıyla toplumundan ayrılmıştı.


Kur’an’da anlatılan bu ayrılışların dışında, Kehf sure­sinde anlatılan Hz. Musa’nın Alim kul ile görüşmek üzere toplumundan ayrılmasının zamanı hakkında çe­şitli yorumlar yapılmıştır. Müfessirler; Hz. Musa’nın Alim kul ile buluşmak üzere ayrılış zamanının, peygamber­liğinin ilk yıllarında veya Firavun’un İsrailoğulları'na yap­tığı işkencelerin en had safhaya ulaştığı esnada olabile­ceğini belirtmişlerdir.


Dikkat edildiğinde, birden bire yolculuğa çıkma ka­ran ve Alim kul ile karşılaşma anlatımları Hz. Musa’nın yolculuğa Allah’ın emri veya tasvibi ile çıktığı kanaatine bizi ulaştırmaktadır.


Çünkü bu hususta; Yunus peygamberin kavmini Al­lah’tan bir emir olmadan terk etmesinin, Allah tarafından kınanması ve Yunus peygamberin bu olaydan sonra başına gelen olumsuz hadiseler bize, Peygamberlerin kavimlerini Allah’tan bir emir olmaksızın terk edemeveceklerine dair örnek teşkil etmektedir.


Kaldı ki Hz. Musa’nın yanına, Hz. Harun’un da yardımcı olarak verilmesi, onun kavminden ayrılışlarında kolaylık sağlamış böylece Vahiy’in tebliğinde kesinti meydana gelmemişti.


“Harun’a: Kavmimin başına geç; onları ıslah et, müfsitlerin yoluna uyma” dedi. ” (7/142)


Ancak burada Üzerinde durmak istediğimiz bir hu­sus gündeme gelmektedir. Musa’nın (a) tebliğin en sert ve işkencenin en yoğun olduğu bir donemde bu yolcu­luğa çıktığını kabul etmenin biraz zorlama olduğu düşüncesindeyiz. Eğer Musa (a) kavmini böyle önemli zamanlarda terk etmiş olsaydı; bu terk edişten dolayı Firavun ve mele’sinin alaylarına ve ithamlarına muha­tap olması gerekirdi. Firavun ve mele’sinin, Musa (a) hakkında kullanacağı en büyük koz, böyle bir terk ediş olurdu. Kaldı ki Kur’an’da bu hususta bir kayıt geçme­mektedir.

Yahudilerin Firavun zulmünden kurtulup, felaha ulaştıkları bir dönemde; Hz. Musa’nın Alim kul ile diyalogunda gerçekleşen olayların yorumları ile daha da olgunlaşmasını, böylece yeniden toplumuna dönerek, verine vekil olarak bıraktığı Harun peygamberle beraber yeni bir döneme başladığının kabulü bizce en mâkul görüş olacaktır. Çünkü Hz. Musa, Allah tarafından resullükle görevlendirilmeden önce Mısır’dan ayrılması sağlanarak; yine kendisi de resul olan, Şuayb’ın (a) yanında yıllarca “Nebevi” terbiye ve eğitimden geçerek olgunlaşması, ilim alması, Allah (cc. ) tarafından temin edilmişti.


“(Şuayb) Bana sekiz yıI çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden lütuf olur. ” (28/27)


Musa’nin (a) kavminden ikinci ayrılışında ise, kırk gün süreyle Allah tarafından; Musa’nın mizacı olan meraktan dolayı, Allah’ın görünmesi ile ilgili isteği doğrultusunda bir eğitimden geçirilerek, kendisinin bu hususlarda ilim sahibi olması sağlanmış oldu.


“Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: “Rabbim! bana kendini göster, sana bakayım” dedi. Allah: “Sen Beni göremeyeceksin ama dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de Beni göreceksin” buyurdu. Rabbi dağa técelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygın duştu: “Yâ rabbi, münezzehsin sana tövbe ettim, ben inananların ilkiyim” dedi. ” (7/143)


Kavminden üçüncü ayrılışı olan, Alim kul ile buluşmasında da aynı veçhenin olduğu kanaatindeyiz Bu olguyu Kur’an’da, Hz. Musa’nın ağzından işitebiliriz.


“Musa ona: “Sana öğretilenin bir kısmını öğrenip olgunlaşmam için seninle gelebiliriyim! dedi. ” (18/66)


İKİ DENİZİN BİRLEŞTİĞİ YERE YOLCULUK



Musa’nin (a) uşağına, iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar ya da uzun bir sure yürüyeceğim” kararında belirttiği “Mecma’I Bahreyn” ifadesi, coğrafi bir anlatımı içermektedir.


Ibn-i Manzur, Lisanu’ül Arab adlı eserinden Bahr’ın ister tatlı ister tuzlu olsun çok su anlamını içerdiğini belirtir. Cahiliyye Araplarının, ister deniz ister akarsu olsun her türlü büyük su kütlesini “Bahr” olarak ifade ettiklerini beyan eder. Bahr’in; kesintiye uğramadan, toprağı yararak akan büyük tatlı suları da kapsadığını; bu yüzden geniş adımlı atlara da “Bahr” dendiğini belirtir.


Müfessirler mecmea’l bahreyn bölgesinin neresi olduğu hakkında çeşitli tahminlerde bulunmuşlardır. Buna göre mecmea’l bahreyn:

a- Kızıldeniz ile Akdeniz'in buIunduğu bölge ;

b- Mavi Nil ile beyaz Nil’in birleştiği yer olan Hartum;

c- Karadeniz ile Hazar arası olan bölge, Kafkaslar;

d- Atlas okyanusu lie Akdeniz'in birleştiği ve Cebelitarık’tır.

Müfessirler daha birçok bölge sıralamalarına rağmen biz en ehven olanları olarak gördüğümüz yukarıdaki yerleri zikrettik.


Burada kanaatimiz şudur. Eğer coğrafi bölge adı gerekmemiş olsaydı Allah, Mecmea’l bahreyn ifadesi ile bu bölge adını muhataplara bildirmez, olayı somutlaş­tırmazdı. Musa’nın (a) bulunduğu somut mevki bellidir ki, Alim kul’la buluşma yeri olan diğer mevki, somut bir biçimde anlatılmakta ve coğrafi bir tanımlama ile muha­taplara bildirilmektedir.


Eğer Alim kul’la karşılaşan Musa, Tevrat sahibi Musa olmamış olsaydı; bulunduğu mevkii bilinmeyen; bilinmesi de önemli olmayacak olan birinin, gittiği diğer mevkinin verilmesine gerek kalmazdı. Hz. Musa’nın git­tiği yerin belirtilmesi, onun peygamberliği ve tebliğle vazifeli olduğu yerin bilgilendirilmesi ile alakalı olduğu aşi­kardır.


Burada şu soru sorulabilir. Acaba Alim kul’la buluş­ma, Hz. Musa’nın kavminin bulunduğu yörede olamaz mıydı? Eğer böyle olmuş olsaydı; Musa (a) ve uşağının yolculuk meşakkatini çekmesi gerekmez ve Hz. Mu­sa’nın kavminden ayrılmaması da sağlanmış olurdu. Kanaatimizce Hz. Musa’nın Mecmea’l Bahreyn’e doğru yaptığı yolculuk; kıssanın sembolik olmadığı bilakis Alim kulun ilmini gösterdiği olayların mevkilerine doğru gidişin ve coğrafi anlatımlardan dolayı kesin olarak somut bir kıssa olduğunu bize göstermektedir.


Hz. Musa, Allah’ın kendisine müsaadesi, bildirmesi ile iki denizin birleştiği yer olarak beyan edilen “Mec­meaI Bahreyn” adı verilen coğrafi bölgeye doğru yola çıktı.


Aslında “Mecmea’l Bahreyn” haricinde; ayette belir­tilen ‘Hukub” ifadesi;

Hz. Musa’nın alim kulla karşılaştığı yerin kendisine tam olarak belirtilmediğini bize ihsas etmektedir. Daha geniş perspektifle baktığımızda; Mısır'dan ayrılan Musa’nın (a) bu eylemini kendi isteği ile değil, Allah’ın emri ile gerçekleştirdiğini ve Alim kul ile buluşma yerinin, Allah tarafından kendisine kesin olarak belirtilmediğini sadece, buluşma mevkiinin yönünün be­lirtilmiş ya da ihsas ettirilmiş olacağı kanaati hasıl olmaktadır. Tam buluşma yeri, balığın kaybolma noktasıdır ki; burayı geçen Musa (a) ve uşağının, yollarına devam etmeden hemen geri döndüklerini görmekteyiz.


" Hemen geldikleri yoldan geri döndüler. ” (18/64)


Bundan dolayı Hz. Musa “Mecmea’l Bahreyn”nin bulunduğu bölgeye doğru hareket etmiş ve Alim kul ile olan randevuya ait belirtilere kadar yoluna “Hukub” (Uzun bir süre) de olsa devam edeceğini belirtmiştir.

Hz. Musa ve uşağı iki denizin birleştiği yere ulaşın­ca, yiyecek olarak yanlarına aldıkları balıklarının bulunduğu azık torbasını unuturlar ve torbada bulunan bu balık normalde olamayacak bir biçimde denize ulaşarak kaybolur.


Yiyecekleri balığın kaybolma hadisesi, Hz. Musa ve uşağına, Alim kul ile randevulaşacakları kesin nokta hakkında bir işaretti. Musa (a) ve uşağı hemen bunu anlayarak balığın kaybolma yerini geçtikleri halde geri dönerler ve bu sayede Alim kulu orada bulurlar. Burada üzerinde duracağımız hususlar şunlardır.


Alim kul ile ne zaman karşılaşacağı, açık olarak Mu­sa'ya (a) bildirilmemiştir. Buluşma yerinin, olağanüstü bir hadise olan balık kaybolma vakıasının gerçekleştiği yer olduğu, hadisenin anlaşılması ile beraber hemen geri dönülmesinden anlaşılıyor. Bu konuda Kur’an-ı Ke­rim’de bulunan; “Musa: “İstediğimiz zaten buydu” dedi” (18/65) ayeti bizim için delildir.


Balığın kaybolmasının bir alamet olmasını, uşağın ifadesinden de anlamaktayız.


“Eyvah! Kayalıkta konakladığımızda balığı unutmu­şum. BANA ONU UNUTTURAN ANCAK ŞEYTAN’DIR. (18/63).


Musa’nın (a) uşağının “Bana onu unutturan ancak Şeytan’dır” anlatımının benzer kullanımı Yusuf kıssasın­da geçmektedir.

" Yusuf “Kurtulacağını umduğu kişiye: “Efendine ben­den bahset” dedi. FAKAT ŞEYTAN ONA, EFENDİSİNE YUSUF’TAN BAHSETMEYİ UNUTTURDU. Yusuf bir­kaç sene daha hapiste kaldı. " (12/42)


Anlaşılıyor ki Şeytan; insanlar için önemli olan hadi­selerde işin içine girerek aleyhte bir sonuç doğurmaya gayret etmektedir. Bundan dolayı Yusuf peygamber kıssasında ve Alim kul ile Musa kıssasında, Şeytan’ın önemli olaylara girerek olayı kendi istediği yöne çekme çabası olan unutturma vakıasına dikkat çekilmiş oluyor­du. Alim kul ve Musa’nın buluşmasından çok güzel bir netice çıkacağını anlayan Şeytan, olaya müdahale etmiş ve balığın kaybolmasını Musa’nın uşağına unuttur­muştur. Ancak Şeytan’ın tüm entrikalarına rağmen, Allah’ın takdirinin her halükarda gerçekleştiği de her iki kıssa içerisinde beyan edilmektedir.


Kıssanın tefsir ve diğer anlatımlarında, balığın kay­bolmasının, buluşma yerinin orası olduğuna bir ikaz ve diğer üzerinde durduğumuz mesajların işlenmesi gere­kirken; tefsirlerde ve Peygamberler tarihi kitaplarında yersiz ve gereksiz olarak, gaybi bir olay olan balığın ni­teliği ve kaybolmasının muhtevası üzerinde spekülas­yonlar yapıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla bu durum, kıssadaki anlatımın ana temasında verilen mesajın kay­dırılmasına ve hurafelerin dolmasına sebep olmaktadır.


Balığın kaybolma hadisesine Musa’nın (a) uşağının şahit olmasına rağmen onu unuttuğunu beyan etmesi­nin arkasından belirtildiği ifade çok önemlidir.


“Uşağı: “Eyvah kayalıkta konakladığımızda balığı unutmuşum. Bana onu unutturan Ancak ŞEYTAN’DIR. 0 da tuhaf bir şekilde denize kaçmış olmalı” dedi. ” (18/63)


Musa’nın uşağının bu ifadesinden onun aynı zaman­da Müslüman olduğu anlaşılmaktadır. Dikkat edilmesi gereken diğer ayrıntı ise; Alim kul’la Musa’nın yaptığı yolculuğa uşağının dahil edilmemesidir. Bu da muha­taplara, bir resulün bile dayanamadığı olayları, Müslüman olsalar dahi diğer insanların da kavramalarının mümkün olmadığı mesajını vermektedir.


MUSA VE ALİM KUL KARŞILAŞMASI



“Yolda, kendisine katımızdan rahmet ve ilim verdiği­miz bir kulumuza rastladılar. ” (18/6)


Burada üzerinde durmak istediğimiz nokta; Musa (a) Alim kul’la karşılaşmaya karşılaşmıştır ama onun Al­lah’ın kendisine özel olarak verdiği bir ilmin sahibi olduğunu nereden anlamıştır?


İşte bu aşamada şimdiye kadar öngördüğümüz fikir­leri bir kez daha gözden geçirmemiz gerekmektedir. Buraya kadar ki yazımızda ısrarla üzerinde durduğumuz hususlar şunlardı;

a- Musa (a) kavminden Allah’ın izniyle ayrılmıştır;

b- Buluşma mevkii olan “Mecmea’l Bahreyn” Mu­sa’ya (a) bildirilmiş veya ihsas ettirilmiştir;

c- Bildirilen bu rota üzerinde; balığın kaybolma va­kıası, Alim kul’la karşılaşılacak kesin noktaya dair bir alamettir.


işte bütün bu hususların icmali; Musa’nın (a) bu yolculuğa Allah’ın emri doğrultusunda çıkmış ve karşıla­şacağı Alim kul veya onun sahip olduğu ilim konusunda bilgi sahibi olmuştur. Bu yüzden Musa (a) bu olaya ha­zırlıklıdır ve hemen aceleci ve meraklı tabiatının verdiği hızla, Alim kul’da bulunan ilmi talep eder.


“Musa ona: “Sana öğretilenin bir kısmını öğrenip ol­gunlaşmam için seninle gelebilir miyim!” dedi. ”


“0 dedi ki: “Ama sen benim yaptıklarıma dayana­mazsın. ”


" İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl dayana­caksın! ” (18/66-68)


Esasen Alim kul’la Musa arasındaki bu diyalog; Mu­sa’nın (a) talep ettiği ilmin vasıflarını ve ona sahip olan Alim kul’un ilim olarak Ondan nasıl ileri bir mertebede olduğunu belirtmektedir. Burada Musa (a) ile ilgili karak­terler de ortaya çıkmaktadır.


a-Musa meraklı, tarassut sahibi bir kişidir.

b-Talibi olduğu ilim Kesbi değil Vehbi olduğunu anladığı halde yine de öğrenmekte ısrarlıdır.

e-Bu konuda sabırsız ve acelecidir.

d-İlim sahibine “Alim kul’a” karşı hürmetlidir. Ken­di mevkisine rağmen alçak gönüllüdür.

" Musa: “Unuttuğum için bana çıkışma, gücümün yet­mediği şeyden beni sorumlu tutma" (18/73)

e- İlim için her şeye katlanabilir.

“Musa: “İnşaallah sabrettiğimi göreceksin. Sana hiç­bir konuda karşı gelmeyeceğim” dedi. ”

“0: “Eğer benimle geleceksen, sana açıklamadıkça bana hiçbir şey sorma dedi. ”

“Bunun üzerine yola koyuldular. . . ” (18/69-71)


İLİM - ALİM KUL - HIZIR



Hz. Musa ile buluşan Alim kulu, sahip olduğu ilimin vasıfları Cenab-ı Allah tarafından net olarak nitelenmek­tedir.


a- Alim kul’un sahip olduğu ilim “Ledün” “Allah ka­tından” “İlm-i Ledün” bir ilimdir.

b-Allah bahşetmedikçe bu ilmin öğrenilmesi mümkün değildir.

e-Alim kul’un sahip olduğu ilim gaybi bilgiye da­yanmaktadır.

d-Alim kul’a bahşedilen bu bilgi bir resule dahi ve­rilmemiştir.

e-Bu bilgi sonucu gerçekleşen olaylara resul bile tahammül edemediğine göre sıradan insanların bu bilgi­yi kavraması mümkün değildir.

f-Allah’ın takdiri sonucu Musa’ya (a); onun olgun­laşması amacıyla “Ledün” ilminin bir kısmı gösterilmek­tedir.


Alim kul’un, ilminin vasıfları belirgin olduğu halde, Alim kul’un niteliği üzerinde müfessirlerin ihtilafı vardır. Müfessirlerin bir kısmı Alim kul’un bir “Melek”, bir kısmı “Ruhsal insan”, bir kısmı “diğer varlıklardan” olduğunu öne sürmüşlerdir. Bunun yanı sıra onun insan olduğu görüşünde olanlar da vardır.


Bizce Alim kul bir insandır. Onun Melek olduğunu düşünmek zorlamadan ibarettir. Melekler zaten bir ilim sahibidir. Sahip oldukları ilmin gaybi unsurları ihtiva ettiği ve “Levh-i Mahfuz’a” yaklaşabilenlerin sadece melekler olduğu akla getirilmelidir. İlimleri ile ilgili ola­rak; yaradılış sahnesinde, insanla ilgili gaybi bilgilerini öne sürmelerini örnek verebiliriz

“Rabbin Meleklere “Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim” demişti; Melekler: “orada bozgunculuk yapa­cak, kan dökecek birini mi var edeceksin?. . . ” (2/30)


“(Melekler) Sen münezzehsin öğrettiğinden başka bizim bir bilgimiz yoktur. ” (2/32)


Bir Melek esasen ilim yönünden peygamber de olsa diğer varlıklardan üstündür ve kıyas imkansızdır. Oysa Allah ayette “katımızdan rahmet ve ilim verdiğimiz bir kulumuz” olarak Alim kulu ve ilmini tavsif etmektedir. Meleğin bu şekilde bir insana karşı tavsif edilmesi mu­haldir.


Alim kul bir insandır ki; Allah ona katından rahmet ve ilim vermiştir. Eğer gerçekleşen olaylar bir Melek eliyle olmuş olsaydı; Musa (a) olayların sonuçları üze­rinde sorgulama yapmazdı. Alim kul’un, küçük çocuğu öldürme hadisesi üzerinde durması bile gereksiz olur­du. Allah takdir etmiş, Melek bunu yerine getiriyor demesi, teslim olması gerekirdi. Bir cana karşılık bir can (Kısas) insanlar için söz konusudur. Bir Melek için kısas’ın düşünülmesi muhaldir.


İbrahim peygamberle, insan suretinde olan Melek­lerin karşılaşmasında nasıl ki, İbrahim (a) onların Melek mi insan mı olduğunu sınamak için yiyecek getirttirmiş ve yemediklerini görünce Melek olduklarını anlamış ve ondan sonra da olayları buna istinaden sorgulamaya başlamıştı; aynı durumun Musa’da da olması, Alim kul’un önce niteliğini sorgulaması daha sonraki hadiselerin buna uygun değerlendirmesi lazım gelirdi. Oysa Musa, Alim kul’un niteliğini sorgulamamış onun insan olduğundan şüphe etmemişti. Çünkü onunla uzun bir yere yolculuk etmişti. Yolculuğun başında anlamamış olsa bile; yemek-içmek, uyku v. s, gibi insani ihtiyaç­lardan dolayı daha sonra bunu anlamak zor olmasa gerektir,

Bazı müfessirler ise Alim kul’un “Ölümsüz insan” "Ruhsal

insan” olduğunu öne sürmüşlerdir. Oysa Kuran-ı Kerim, bu konuda muhatapları uyarır.


"(Ey’ Muhammed) Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki mi kalır?”

"Her nefis ölümü tadacaktır. ” (21/34-35)


Bu ayetler­den de anlaşılacağı gibi “Ölümsüzlük”, “Ebedilik” gibi unsurlar; resul de olsa hiçbir insan için mümkün değil­dir. Dolayısıyla Alim kul hakkında “Ruhsal insan”, “Ölümsüz insan” gibi tanımlamalarla oluşturulan kabuller, aykırı olan hurafe düşüncelerdir. Öyle ki, Kur'an'ın bu temel kuralına (Her nefis ölümü tadacaktır) karşılık alim kul’un ölümsüzlüğünü kabul edenler;müteselsilin diğer bir inanca da saparak, onun kıyamete kadar her devirde, her an, her yerde bulunacağını ve yardıma ihtiyacı olanlar için olaylara müdahale ettiğini ya da edeceğini kabul etmişlerdir.

Alim kul’un aynı zamanda Cin veya Cin gibi varlık­lardan olduğu görüşleri de mevcuttur. İslam kültürü içinde zamanımıza kadar uzanan bu hurafe görüşlerin mesnetsiz iddialardan öteye geçemediğini görmekle­yiz. Alim kul anlayışı günümüze kadar gelen ve Kur’an’a aykırı olan Alim kul’un niteliğine dair hurafelerle “Alim kul”; Kur’an’ın anlatımından ayrı boyutlarda bir yaratık halini almıştır. Oluşturulan bu soyut varlığa aynı zaman­da “Hızır” lakabı da verilmiştir.


Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur. Alim kul; Kur’an’i bir tanımlamadır. “Hızır” ise alim kul’la bir­likte İslam kültürü içinde oluşturulan soyut bir varlığın karışımına verilen bir isimdir.


“ALİM KUL” - “KİTABIN İLMİNE SAHİP KUL’



Kehf suresinde, Musa peygamberle yolculuğu kıssa edilen Alim kul’a “Hızır”a benzeyen ve Allah tarafından “Kitab’ın ilmine sahip” olarak nitelenen bir kişi; yine Kur’an’da kıssası anlatılan diğer bir resul olan Süley­man ın (a) kıssasında geçmektedir.


“Kitab’ın ilmine sahip olan birisi: “Senin gözünü açıp kapayıncaya kadar onu sana getirebilirim” dedi. Süley­man tahtı karşısında görür~ce: “Bu’ şükür mü yoksa küfür mü edeceğim diye beni sınamak isteyen Rabbi­min bana lütfudur. ” (27/40)


Neml suresinde geçen; Süleyman ve Sebe melikesi arasındaki bölümün anlatıldığı kıssanın bu versiyonun­da Melike’ye ait tahtı isteyen Süleyman peygambere, bu işi yapabileceğini söyleyen “Cinlerden bir ifrit” ol­masına rağmen Allah’ın kendisini “Kitabın ilmine sahip birisi” olarak nitelediği kişi tahtı hemen getirir. Bu aşa­mada şu tespitleri yapmaktayız.


a- “Kitab’ın ilmine sahip birisi” Süleyman peygam­berin tebasından biri aynı zamanda “ileri gelenler”den­dir. Yani bir yöneticidir.

b-Bu kişi bir insandır. Melek olsa idi, Süleyman’ın (a) yöneticilerinden olamazdı.

c-Cin gibi “Diğer varlıklardan” da olamaz. Çünkü; tahtı getirme işine sahip çıkanlardan bir diğer “ileri ge­len” yönetici ise “Cinlerden bir ifrit” olarak ayette belirtil­mektedir. Kaldı ki bu kıssada geçen Cinlerle ilgili olarak değişik yorumlamalar da dikkate alınmalıdır. (Süleyman kıssası’ndaki “Cin”lerle alakalı olarak; Haksöz dergi­si’nin, 28. sayısındaki “Süleyman peygamberi anlamak” adlı makalemize bakınız. )

d-Tahtın gelmesiyle alakalı olarak, Süleyman peygamberin gösterdiği şaşkınlık, bu dummun ola­ğanüstü bir vakıa olduğunu göstermektedir.

e- Bu olağan üstünlüğe Süleyman peygamberin tepkisi, Musa (as) gibi itiraz eden, merak eden birinden ziyade hemen teslim olan konumundadır.

f- “Kitabın ilmi” ibaresi Musa ve Alim kul ara­sındaki Alim kul’un (Hızır) Allah’tan aldığı “Rahmet ve ilim” tanımlamasının benzeri gözükmektedir. Burada geçen “Kitab”dan “Levh-i Mahfuz”un kastedildiği, “Levh-i Mahfuz”un Allah katında olduğu aşikardır.

g-Kitabın ilmine sahip olan kişinin taht, getirme sahnesinde dikkatimizi yoğunlaştırmamız gereken nok­talar mevcuttur. Kilometrelerce öteden bir anda, Me­likeye ait tahtın gelmesi olağanüstü bir olaydır. Ancak Musa ile yolculuk yapan Alim kul’un gerçekleştirdiği olaylarla arasında bariz bir fark görülmektedir. Tahtın gelmesi “ileri gelenlerin bulunduğu bir ortamda cere­yan eder. Oysa Musa ve Alim kul’un yolculuğundaki olaylar; bir resulün bile kavrayamadığı ve ileriye yö­nelik, gaybi sonuçları olan vakıalar olarak Musa’nın uşağının bile şahit olamadığı yalnız bir ortamda ger­çekleşmektedir.


Eğer Süleyman kıssasındaki “Kitabın ilmine sahip birinin’ gerçekleştirdiği, tahtın gelme hadisesi, Musa’nın yol arkadaşı “Alim kul’un” gösterdiği olaylar gibi olsaydı; gerek Süleyman peygamber gerekse “ileri gelenler” olayı kavrayamadıkları yönünde istek veya diğer itiraz­larının gündeme gelmesi gerekirdi. Bu olmadığına göre “Alim kul” ile “Kitabın ilmine sahip birisinin” gerçekleş­tirdikleri olaylar farklı boyutlardadır. Sonuçta her iki kıs­sada geçen şahısların ilminin farklı, gerçekleştirdikleri olayların ise bu ilimlerine istin~den benzeşmeyen hadi­seler olduğunu gözlemlemekteyiz.

Alim kul ve Kitabın ilmine sahip kullarda görülen ortak bir özellik; her ikisinin de bir peygamber devrinde yaşamalarıdır. Kıssalarda anlatılanlar da resullerle ara­larında geçen olaylardır.


Alim kul ve kitabın ilmine sahip birisinin kişilikleri önemli olsaydı, yani, Peygamberler gibi şahısları ön planda olsa idi, bu kulların isimleri de verilirdi. Kur’an’ın anlatım tekniği gereği belki tekrarlar söz konusu olabilir­di. Oysa bu kulların kişilikleri önemli değildir ki, isimleri anılmamıştır. Bu kullar, süreç içerisinde ulema veya halk bazında Hızır l~kabı ile anılmaya başlanmıştır.


HIZIR HAKKINDA BİR SAPTAMA



Kur’an’da yer alan Alim kul’un, Hızır olarak isimlen­dirilmesinin ardından daha sonraları çeşitli eklemelerle beraber Hızır; halk içerisinde yaşıyan, onlara ola­ğanüstü vakıalarla yardım eden, insan üstü bir varlık olarak yer yer Alim kul’a, yer yer Kitab’ın ilmine sahip kul’a benzetilen soyut bir varlık olagelmiştir.


Her iki kıssada geçen, Allah’ın “Alim kul” ve “Kitab’ın ilmine sahip olan” olarak nitelediği kulları, ayrı zaman­larda ayrı yerlerde yaşadıkları halde, tek kişi olarak kabul edilmiştir. Böylece Kur’an’a aykırı diğer kabullerle “ölümsüz”, “Ebedi” addedilerek, zaman ve zemin üstü kıyamete kadar yaşayacak olan; darda ve sıkıntıdaki insanlara aniden ortaya çıkarak yardım eden “Hızır” adı verilen soyut hurafe bir varlık oluşturulmuştur.


GEMİDE YOLCULUK


“Bir gemiye bindiklerinde o adam gemiyi deliverdi. Musa ona: “Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin! And olsun çok kötü bir iş yaptın. ” (18/71)


Alim kul’la yolculuğa başlayan Musa; onun gemiyi gelmesine itiraz eder. Alim kul’un yaptığı bu eylem zahirde itiraz edilecek sabredilemeyecek bir olaydır. Zira daha evvel bu konuda Musa’nın dikkati çekilmişti.

“0 (Alim kul) dedi ki: “Ama sen benim yaptıklarıma dayanamazsın. ” (18/68) Dayanamamanın sebebi ola­rak, olayların iç yüzünün anlaşılamaması olduğu ve A­lim kul’daki ilim olamadan bunu kavramanın da müm­kün olamıyacağı ayetlerde belirtilmişti.


Musa, geminin delinmesi hadisesinin içyüzünü kavrayamadığından, zahirdeki duruma göre Alim kul’a itiraz eder. Belki bu itirazı şu şekilde yorumlamak da müm­kündür. Allah’ın emri ile Alim kul’un ilminden istifade etmek amacıyla buluşan Musa’nın, aslında bu olayların Allah’ın tasdiki ile olduğunu bilmesi gerekir. Esasen bu durumu Alim kul, Musa peygambere, karşılaşmalarının başında açıklar. Hal böyle olunca Musa’nın itiraz konu­mu, olayın içyüzünü kavramak ve bu bilgiden yararlan­mak amacını güder. Eğer Alim kul’la Allah’ın isteği ile onun ve ilminin vasıflarını bilmeden karşılaşmış olsa idi. o zaman itirazlarının, olayın arka planını, içyüzünü öğ­renmek gibi bir amaca mebni olmadığı düşünülebilirdi. Alim kul’un diğer yapacağı kötü işleri (!) engellemek için çareler arar belki de etrafındakilerden yardım isterdi. Oysa durum hiç de öyle olmuyor. Dolayısıyla Musa’nın itirazları olayların içyüzünü kavramaya yönelik tepkiler olduğu anlaşılıyor. Olayların sonunda Alim kul’un yap­tıklarının içyüzünü öğrenen Musa’nın itiraz ettiği de kay­dediliyor.


“0 gemi, denizde çalışan yoksullara aitti. Onu ku­surlu yapmak istedim. Çünkü arkalarında sağlam gemi­lere el koyan bir kral vardı. ” (18/79)

Olayın iç yüzünün kavranması sonucu, zahirde o­lumsuz bir fiil olarak gözüken hadiselerin aslında gemi­de bulunanların hayrına bir hadise olduğu anlaşılmak­tadır. Bundan dolayı Musa’nın itirazı olmadığı gibi diğer insanların itirazının da söz konusu olamayacağı aşikar­dır.


Ancak bir kısım müfessir; hiç kimsenin bir baş­kasının malına haksız yere zarar veremeyeceğini bu nedenle Alim kul’un yaptığı hareketi bir insan olarak yapamayacağı dolayısıyla Alim kul’un “Melek” veya “insanüstü bir varlık” olabileceği görüşüne varmışlardır. Ancak müfessirler burada birtakım ayrıntılara dikkat etmemektedirler.


a-Her şeyden önce Alim kul, Allah’tan aldığı ilim neticesi gaybi bir unsuru bilmektedir. Eğer gemi kusur­lu kılınmamış olsa gemiye başkaları tarafından el konu­lacak, dolayısıyla gemi sahip ve yolcuları bundan büyük zarar göreceklerdi. Oysa Alim kul bu büyük zararı, son­radan tamir edilmekle giderilecek küçük bir zararla gidermektedir.

b-Alim kul’un gemiyi kusurlu kılmasına, Musa’nın (a) itirazı şöyledir. “Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin?” Musa’nın (a) Alim kul’un yaptığı fiile itirazı içersinde şu husus gözden kaçırılmaktadır. Geminin de-inmesi ile boğulacaklar arasında Alim kul ve Musa’da vardır. Yani Alim kul gemiyi kusurlu kılarken zahirdeki görünüşte; gemi sahip ve yolcularına zarar veriyor olduğu kadar, kendine ve Musa’ya da zarar veriyor gö­rünmektedir. Eğer gemi batsaydı bundan herkes zarar görecekti.

c-Alim kul’a ihsan edilen ilim olmadan buna ben­zer fiilleri yapmaya kalkışanların yaptıkları tamamen Sünnetullah’a aykırı işlerdir ve müeyyide uygulaması gereklidir. Allah’tan aldığı ilim ile onun bilgi ve emri ~ahilince işler yapan Alim kul’a müeyyide düşünmek

Haşa! Allah’a karşı yapılacak bir tavır olacaktır.


ÇOCUĞUN ÖLDÜRÜLMESİ


" Tekrar yola koyuldular. Bir çocukla karşılaştıkların­da adam çocuğu öldürüverdi. Musa: “Bir cana karşılık olmadan masum bir cana mı kıydın! Andolsun çok kötü bir şey yaptın. ” dedi. ” (18/74)


Geminin delinmesi olayındaki gibi çocuğun öldürül­mesi hadisesinde de Musa’nın (a) itirazı gündeme gelir.


Barada Kısasın tüm İslam resullerinin şeriatlarında mevcut olduğu gibi, Hz. Musa’nın şeriatında da mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bundan dolayı Hz. Musa, se­bepsiz yere bir insanın öldürülmesine karşı çıkmaktadır. Ancak olayın içyüzünün, Alim kul tarafından izhar edil­mesinden sonra Musa’nın (a) buna tepkisi söz konusu olmamaktadır.

" Çocuğa gelince; onun ana babası mümin kimselerdi. Çocuğun azarak ve küfrederek onlara zulmetmesin­ korktuk. ” (18/80)


Olayın zahirinde bir insanın diğer bir insanı suçsuz yere öldürmesi söz konusudur. Ancak olayı gerçekleş­tiren Alim kul bağımsız olarak bu fiili yapmamaktadır. 0 Allah’ın emri ile bu fiili işlemektedir.


(Alim kul) “Ben bunları kendiliğimden yapmadım. ” (18/82)


Alim kul’un, Musa’ya olayların içyüzünü açık­ladığı bu sözler; Alim kul’un gerçekleştirdiği tüm olay­ların ve çocuğun öldürülmesi hadisesinin Allah’ın takdiri olduğunu belirtmektedir. Bundan dolayı Alim kul’a kısas uygulanması söz konusu olmamıştır. Allah’ın emrini uygulayan birine nasıl kısas uygulanabilir?


Burada bir kısım müfessirin itirazlarını kaydetmemiz gereklidir. Onlar, yeryüzünde bir sünnetullah olan, bir cana karşılık olmaksızın bir cana kıyılması mümkün olmadığı halde; Alim kul, nasıl bu fiili yapmış ve Musa (a) ona kısas uygulamamıştır demişlerdir.


Müfessirlerin bu görüşleri sonucu, Sünnetullah’ın bir insan tarafından değiştirilemeyeceği gerekçesiyle, Alim kul’un insan değil, melek veya başka bir varlık olduğu iddiasında bulunmuşlardır. Bu iddialar üzerine daha evvel durmuştuk. Her ne iddia olursa olsun bunlar mesnetsizdir. “Alim kul” bir insandır ve yaptıklarının gerçek olduğu barizdir.

Bu öyle bir takdir olmuştur ki ölenin de yaşayanların da hayrınadır


a-Çocuk öldürülmüştür, ancak öldürülmeyip yaşa­saydı, dünya hayatındaki imtihanı kaybedecekti. Çünkü o bir kafir olacak ve Cehennem’i boylayacaktı. Halbuki öldürülmekle bundan kurtulmuş oldu.

b-Anne ve babasının yaşam çizgilerindeki İslam'i boyut değişmedi. Eğer çocukları yaşasaydı, onun küfre sapmasından dolayı anne ve baba da zulüm çekecek veya küfre sapabileceklerdi.

c-Çocuğun öldürülmesi, Çocuğu öldürülen anne babaya; Allah tarafından Salih olan bir evlat ihsan edil­mesine sebep olmuştur.

d- Yeni evlat, Salih bir kul olacak, anne ve babaya güzelce bakacaktır. Böylece bu üç kişi mümin bir kim­se olarak Allah’a kulluk edeceklerdir. Oysa çocuk öldü­rülmemiş olsaydı belki de hiçbiri mümin olarak kalama­yacaklardı.

e-Böylece Allah, mü’min bir anne ve babanın dualarını kabul etmiş, onları ve çocuklarını İslam üzere kılmıştır. Allah’ın dualara icabeti söz konusudur. Bu ko­nuda İbrahim’in (a) evlatlarına olan duaları hatıra getiril­melidir.


“Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! duamı kabul buyur. ” (14/40)

“Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. ” (14/35)


f- Öldürülen çocuk eğer yaşasaydı; etrafına zarar verecek, çeşitli zulümlerle toplumdaki insanları huzur­suz edecekti. Böylece cemiyetin zararına olacak bu durum önlenmiş oldu.


Bütün bunlara rağmen şu soru sorulabilir? Allah o çocuğu, ölmeden Salih bir kul olmasını takdir edemez miydi? Buna cevabımız Allah daha iyi bilir olacaktır. Yine de bu sorunun cevabını öğrenmek isteyenlere A­lim kul ve Musa kıssasını yeniden okumalarını, aynı ko­numda oldukları Musa peygamberi göz önüne getirme­lerini öneririz. Asrı saadeti takip eden yıllarda Kelam ve Felsefe ekollerinin bu gibi soruları cevaplandırmaya ça­lıştıklarını da belirtelim.


Bu noktada şunu tespit etmek lazım; çocuğu öldüren “Alim kul”dur. Ancak bunu takdir eden Allah’tır. Çocuğun öldürülmesi Allah’ın tasarrufundadır. Bu tasar­rufun arkasındaki takdirlerde yine Allah’ın isteğince olmaktadır. “Alim kul’un gerçekleştirdiği olayların ben­zerleri, Evrenin kurulmasından bu yana ve kıyamete kadar yine gerçekleşmiş/gerçekleşmektedir.


Burada üzerinde durulması gereken nokta, bu gibi durumlarda insanların, olayların takdirinin Allah’ın elin­de olduğu bu olayların bir arka planı olduğunu ve bunları da insanların kavramalarının mümkün olmadığı­nı fevk etmeleri mesajıdır.


DUVARIN DÜZELTİLMESİ


“Yine yola koyuldular; sonunda vardıkları bir kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı, bu ikisini mi­safir etmek istemedi. ikisi, şehrin içinde yıkılmaya yüz tutan bir duvar gördüler, Musa’nın arkadaşı onu doğrul­tuverdi; Musa: “Dileseydin buna karşı bir ücret alabilir­din” dedi. ” (18/77)


Alim kul’un duvarı düzeltmesi hadisesinde, daha önce gerçekleştirdiği, geminin delinmesi ve çocuğun öldürülmesi olaylarındaki gibi karşı tarafın zararına bir vakıa söz konusu değildir. Duvarın düzeltilmesi hadise­sinde, buna rağmen Hz. Musa’nın itirazı söz konusudur. Gerçekleşen olay ve itirazda şunları tespit etmekteyiz.


a- Kasaba halkı Musa ve Alim kul’un yiyecek istek­lerini reddederler.

b- Buna rağmen, Alim kul zahirde de batında da hayır olarak gözüken bir işlemi gerçekleştirir ve duvarı düzeltir.

c- İnsani bir unsur olarak kasaba halkının misafir etmeme nezaketsizliğine karşın Alim kul, duvarı düzeltmeyebilirdi veya yaptığı işe karşılık ücret talep edebilirdi.

d- Ancak yaptığı bütün olaylar, Allah’ın isteğince gerçekleştirdiğini beyan eden Alim kul’un kendi inisi­yatifinde değildir. Allah’ın kendisine verdiği “Rahmet ve ilim”den dolayı duvarı düzeltmektedir. 0 sadece bir ara­cı ve vesiledir.

e- Zahirde şer gibi gözüken olaylarda olduğu gibi, hayır gözükenlerde de olayların içyüzünün kavran­masının mümkün olmadığı, Musa’nın itirazı ile gündeme gelir.


Alim kul, duvarın düzeltilmesi olayının içyüzünü şöy­le açıklıyor.

“Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğuna aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimse idi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarma­larını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım, işte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur. ” (18/82)


Alim kul’un, Musa’nın (a) sabredemediği olayların içyüzünü açıklamasından sonra; duvarın düzeltilmesi olayında şunlar gözümüze çarpmaktadır.


a- “Musa’nın ücret alınması isteğinde bulunduğu duvar, kasaba halkının değil kasaba halkından iki yetim çocuğundur. Esasen duvarı düzeltmesine karşılık Alim kul, kasaba halkından ücret isteseydi bile, yer onların olmadığı için bu talebi de karşılıksız bırakacaklardı. Musa (a) gaybi olan bu unsuru bilmediği için kasaba halkından ücret alınması önerisinde bulunmaktadır.

b- Duvarın altındaki hazinenin ilerde iyice kaybol­maması için duvar düzeltilmiştir. Yani kasaba halkının yaptığı nez~ketsizliğe nazire olsun diye yapılmamıştır. Oysa Musa bunu takdir edememektedir. Çünkü gaybi olan bilgilere sahip değildir.

e- Aslında Alim kul’un yaptığı bu hayır işinin gerçekleşmesinin nedeni; Salih bir babadan dolayıdır. Daha evvel çocuğun öldürülmesi vakıasında; öldürülen çocuğun babasının mü’min kimselerden olması sonucu, Cenab-ı Hak onların işledikleri Salih amel ve yaptıkları duaların sonucu olarak Alim kul’un gerçekleştirdiği olay­ları takdir etmişti. Alim kul’un duvarı düzelterek altındaki hazinenin daha sonra bulunmasını sağlayacağı işlerin; yetim iki çocuğun babasının yaptığı Salih amellerin ma­kul olması ve yaptığı duaların Allah tarafından kabul edilmesi sonucu Allah tarafından takdir edilmiştir.

d- Duvarın düzeltilmesi aynı zamanda yetimlere rızkın temin edilmesidir ve Allah’ın takdiridir. Bu takdir aynı zamanda yetimlerin Salih birer kul olmalarına! olacaklarına karşılık olmalıdır.

 

Not:Genel hatlariyla duzgun bir calisma.Dikkat etmemiz gereken husus Musa(a.s)gibi bir peygamberin bile kavramakta gucluk cektigi ledun ilmi sahibi zatin davranislarini,boyle bir ilmin mahiyetini bilmeyenlerin,bu olayin mahiyetni/icerigini hicbir zaman bilemeyecekleri.Bu bigisizler kendi bilgisizliklerini kabul edemiyor, kendilerini Bilen/ilim sahibi yapiyor,gercek ilim sahibi zati da seytan(tovbe tovbe).Kimin seytan oldugu akil sahiplerince elbetteki fark edilebiliyor.Selamlar.




__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 
kurankuran
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

işte sureyi bastan okumayınca boyle oluyor. Zorlama eğme bukme zaten bu zamana kadar "Bana birşey sorma sadece uy" şarlatancılarının dayandırdıgı ayet hakkında tuzak kurmaları var ise Allah'ın da o şarlatancılara tuzagı elbette var! Ve kendi elleri ile yaptıkları yuzunden zalim olduklarının farkına varacaklar.
Onlar çunku sureyi butun halinde almıyor kesip kesip savundukları daha dogrusu kurdukları duzeni AKLAMAYA çalışıyorlar.
Boşuna ...

Neden biliyor musunuz? Çunku ALLAH KÖTÜLÜĞÜ EMRETMEZZZZZZZ
AKsini savunan varsa buyurun ...
Hızır mış :) nede guzel isimde uydurmuslar. Kurandan aldılar heralde bu ismi! Nerelere saptıkları belli!

Demek Allah ile konuşan Musa a.s bu ilme dayanamıyor oyle mi?
Siz Allah'ın resulleri ile alay etmeye devam edin ...
Obur tarafta Konusursunuz.
Şimdi basitten A.B.C sinden okuyalım ayetleri hadi bakalım.

Kehf 59  

İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helak ettik. Onları helak etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.


Hani nerde ülkeler hemen kıssanın ustunde :) Daha bunu bile farkedemiyorlar. AKLAMA ÇABASINDAN

Kehf 60   Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; ta iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim."

Kehf 61   Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.

Kehf 62  

geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza sıkıntı geldi, dedi.

Bakın bu yolculuk yuzunden Hiç durmadan sıkıntıya ugramıslar! Bilmem anlıyor musunuz ...

Kehf 63  Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.

Kehf 64  

Musa: İşte aradığımız o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.

Musa a.s mın yardımcısı şeytan unutturdu diyor Musa a.s da işte aradığımız o idi diyor. :)

Size göre ozaman Musa a.s yalancı.

İşte insan şeytanı bilmeyince AKLAMA adına boyle saçma sapan eğip bukebiliyor ... surenin butunlugunden konuların hep baglantılı her ayetin bağlantılı oldugundan bile haberleri yok! Bir ayeti bile bu sureden çıkaramıyacaklarının farkında bile deiller! Ama ne yapsınlar AKLAMALARI lazım ... Çunku tum batıl bina "Bana birsey sorma sadece UY" oldugu icin tek kanıtlarıda! bu oldugu için bu ayet uzerinden tuzak kurmuslardır insanları bolmusler paramparça etmişlerdir!

Ama onların tuzagı var ise Allah'ında tuzagı var ...

Enam 112  

Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.

:) bu onlara yeterli bir cevaptır. Musa a.s yalancı mıdır? HAYIR!

Enam 113   Ahirete inanmayanların kalpleri ona kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye

İşledikleri suçlar nede guzel gozukuyor kendilerine deil mi! Kuçuçuk bir çocugu bile göz kırpmadan öldüren bir CANİYE yaptıgı neden guzel gorunuyor deil mi!
Peki ya sizin Çocugunuzu birileri gelip öldürürse! Arabanızı parçalarsa!
Alkışlıyacak mısınız! Size söyleyim şimdi BOMBALAR PATLATAN bunu islam adına yaptıgını söyleyen canileri! YOK YOK söylemeyim ...
İşte insan ŞEYTAN BÖYLE oluyor ...

 Araf  30   O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.

Nekadar acı deil mi ... Doğru yolda olduklarını sanıyorlar ... Kuçuk cocugu acımasızca öldürmeyi Bir topluluk içerisinde bombalar patlatmayı DOĞRU YOL sanıyorlar ... Bunuda ALLAH emretmiş gibi gosteriyorlar!
HAYIR!!! Allah kötülüğü emretmez!

 Zuhruf  36   Kim Rahman'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.

 Zuhruf  37   Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.


Neyse daha uzatmayım ...

Kehf 102  

Kafirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kafirlere bir konak olarak hazırladık.

Bu anlatılanlarda kafirler kim? Neden soylenıyor bu ayet süsmü sizce :)



Kehf 103  

De ki: Size, işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?

Kehf 104  

iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.

Kehf 105   İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.

Kehf 106  

İşte, inkar ettikleri, ayetlerimi ve resullerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.

Bu açıklamayı Allah neden bu surede yapıyor :) AKLAMAK PAHASINA OKUYANLAR NE BİLSİN!

RESULLERİ VE AYETLERİ ALAYA ALAN KİMLER?

KÖRLER Kİ GÖREMEZLER! NASIL CEVAP VEREBİLSİNLER İKİ SATIR YUKARDA OKUDUGUNU GORMEYENİ!!!

AYETLER HATIRLATILINCA YUZ CEVİRİP SİNİRLENENİ NASIL GORSUNLER! ALLAH'IN RESULU İLE ALAY EDENI NASIL GORSUNLER!

Gorurlerse tum tuzakları yıkılır! Halbuki Allah'ım kötülüğü emretmez bunu daha bilemiyorlar ... Kötülüğü kim emreder! Hz Musa zaten  soylemiş onu arıyorum diyerek :) Kötülüğü emredeni emredileni bulmuş ...

Zaten olaydan once acıklamayı bile okumazlar ... Ne basını okurlar olayın ne sonunu cunku OKURLARSA AKLAYALAMAZLAR .

Kehf 55  

Kendilerine hidayet geldiğinde insanları iman etmekten ve Rablerinden mağfiret talep etmekten alıkoyan şey, sadece, öncekilerinin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesini, yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir!

Kehf 56  

Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kafir olanlar ise, hakkı batıla dayanarak ortadan kaldırmak için batıl yolla mücadele verirler. Onlar ayetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır.

Ben böyle birini tanıyorum. Hz musa istediği kadar ayetleri hatırlatsın genede bildiğini okumus ...Birde Alaycı uslupla batıl ile ayeti hukumsuz kılmaya çalışmıs yazık ...

Kehf 57  

Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden, kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır! Biz onların kalplerine, bunu anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Sen onları hidayete çağırsanda artık ebediyen hidayete eremeyeceklerdir.

Hz Musa onu çağırsada çağırmasada onun için bir hidayete eremez ki o adam gerçekten yazık! İstediğin kadar ayetleri hatırlat sırt çevirir.

Bu adamlardan daha zalim kim vardır ... Zaten kıyamet zamanı bu ÜLKE şeklinde hortluyacak ... İSLAMİ TERÖR ! Ne iğrenç bir iftira ...

Sen "ha de" "de de" vazgeçmiyorlar. Maalesef birde Allah için yapıyoruz diyorlar yaaaa ... neyse.

Kehf 58  

Senin, bağışı bol olan Rabbin merhamet sahibidir; şayet yaptıkları yüzünden onları muaheze edecek olsaydı, onlara azabı çarçabuk verirdi. Fakat kendilerine tanınmış belli bir süre vardır ki, artık bundan kaçıp kurtulacakları bir sığınak bulamayacaklardır.

Bekliyeceğiz.

Kehf 59  

İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helak ettik. Onları helak etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.

Bu kişiler ülkelere örnek oluyor işte onların karekteristik yapısını sergiliyor. Çocukları öldürüyor insanların topluca öldürüyorlar onların bindikleri gemileri ! deliyorlar ... Daha yazmayım...

Hele diğer devleti hiç yazmayım. Peşmergelere ARKA çıkan Rahat durun dediğimizde ABİSİ olan devleti çağıran hiçbir laftan anlamayan devleti ve abisini ... Umarım daha fazla şehit vermeyiz.

Onlara sorsan ÖZGÜRLÜK getirdiler ... Neyse konu dağılmasın.

Surenin butunlugunu anlamayıp kırkıp kırpık AKLAMA adına CEBELLEŞENLER ne yapsın ... Anlıyamıyorlar ...

İyi amel İYİ DAVRANIŞLA OLUR.

 Kehf  107   İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.


Çocuk öldürmek gemi delmek bir kap yemeği çok gorenin hemde aç iken ... hizmetine girmek hemde karsılıksız ...

Onlar guzel davranıstan ne anlar! Allah'ım kötülüğü emretmez. Kötü davranışı emretmez. Ama onlar ne bilsin ...




Yukarı dön Göster kurankuran's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kurankuran Ziyaret kurankuran's Ana Sayfa
 
kamer
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 kasim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

kurankuran Yazdı:

Demek Allah ile konuşan Musa a.s bu ilme dayanamıyor oyle mi?

Selam,

Kehf suresinde bahsi geçen MUSA'nın , MUSA (a.s.) olduğuna deliliniz (Kur'an'sal) nedir?

kurankuran Yazdı:

Siz Allah'ın resulleri ile alay etmeye devam edin ...

 

Böyle bir kanaate nasıl vardınız ?

 



__________________
Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
Yukarı dön Göster kamer's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kamer
 
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

bir kap yemeği çok gorenin hemde aç iken ... hizmetine girmek hemde karsılıksız ...

 

Allah karsiliksiz verendir.Allah’in kullari icinde karsiliksiz veren infak eden mumin kullarida vardir.Resullerde yaptiklarina karsilik ucret istemezler,Rablerinin onlara verecegi karsilik cok daha hayirlidir.ilmi ledun sahibi bir kul Allah’in emrini uyguluyor ve yetimlerden birsey de talep etmiyor.Allah’in ona bahsettigi lutfun karsiliginda bir kap yemegin hesabini mi yapsin?Bu tur hesaplar kucuk insanlarin,kucuk hesaplaridir.Biz ise buyuklerden bahsediyoruz.Konu kucuklerle ilgili degil.Onemli olan Ayet’leri  kopyala yapistir yapmak degil.Onlari ozumsemektir.Bak hic ayet yazmadim ama bu paragrafin icerigi ayetlere dayaniyor.Bir kap yemegin pesinde kosanlarin,yaptiklari her isi karsilik bekleyerek yapanlarin,midesi dolu,beyin ve gonulleri bostur,bu yuzden sozleride bos.Cok acsan bir kap yemek ismarlayayim inan karsiliksiz:)gerci karsiliksiz olmasini sen kavrayamiyorsun ama bunun lafini etmeyecek bu sitede ve yasadigin ulkede inan cok insan var.Herkesin tanidik tanimadik birilerine yaptiklari karsiliksiz cok yardimlari olmustur.Allah icin.Boyle bir sey nasil olur karsiliksiz yardim aman Allah’im!!!:)

 

 

INANILIR GIBI DEIL! BU KISIYI SEYTAN RESMEN OYUNCAK ETMIS ISTEDIGI HER ISI ONA KOLAYCA YAPTIRTABILIYOR! HOŞUNA GİDENLERE YARDIM BILE ETTIRTIYOR!(ne kadar zorlama yorum, normal olarak  yiyecek isteyipte size yiyecek vermeyip,ac birakan insanlardan hoslanmazsiniz.)Ama Buyukler kotuluge iyilikle muamele ederler(ayet diyor ben demiyorum),kucukler bunu anlamaz tabi,buyuyunce anlayacaklar.

 

Nasil olur?  insanlara yardim ediyor! hem de yetimlere! seytanin oyuncagi olmus,ne buyuk bir sapiklik,ALLAH kotulugu emretmez!!! aman Allah’im,Nayir nolamaz,Napamazsin, o bir kap yemegi de mutlaka almalisin:))

 

El insaf.

 

Hosuma giden bir sozu paylasmak isterim

 

tirtilin olum dedigine sair kelebek der

 

Aman Allah’im!!!ne buyuk bir sapiklik, Nayir,nolamaz,diyemezsin……

 

Not:Sevgili Kamer Ayetlerde herhangi bir asagilama yok.Asagilarin asagisi bir anlayis bunu boyle goruyor saygilarimla.

 



__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 
kurankuran
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Ne yazık iki soruya bile cevap veremeyen işi gucu hakaret olan birisinin hakaretlerine magruz kalıyorum. Neyse işimiz Allah a kaldı.

Zaten onun Allah anlayısında kötü davranısları emrettiği için onun için normal ...

Neyse ... Önce kamer  Kuran'da çelişki yoktur. Neden boyle A.B.C den açıklamam gerekiyor bilemiyorum.

Tamam kardeş sen Musa a.s olmayarak bil onu. Ben biliyorum ki Kuran'da çelişki yok o yuzden eminim Musa a.s ... Neyse.

İki soruya cevap veremeyen muhiddin maalesef işte oturup anlatıyoruz ama anlamıyorsun. Ozaman ne yapacagız ... Şöyle yapacagız.

Birgun senin çocugunu biri gelip öldürürde sana Allah için yaptım der ise gıg dersen! Unutma Allah unutmaz ...
Birgun sen içinde iken arabana ateş ederler veya kaza yapman için uğrasırlarda bunu Allah için yaptım derlerse unutma sakın! çunku Allah unutmaz.
İçinde bulundugun binayı sabote ederlerse ve bunu Allah için yaptım derlerse !unutma ALLAH unutmaz
Her yaptıgı kötülükten sonra ki buna tecavuzde dahil ... uzatmayım.
Allah için yaptım der ise  unutma sakın! Çunku Allah unutmaz.
Bir kap yemeği insanlara çok goren yolda kalmısa yardım etmeyen DAHA açık yazayım PKK sizin topraklarınızda yardım edin sunları bitirelim dediğinde umursamayan kişilere yardım edenlere! LAF edersen unutma çünkü Allah unutmaz.

Şimdi ben bunları ANLAMAN için yapar mıydım?Hayır. ama işte Allah'ımdan korkarım bilirim ki Allah'ım kötülüğü emretmez ... Yapıpta Allah'dan aldım emiri diyecek kadar SAPIK BİRİSİ değilim.
Bak senin gibi sana karsılık istersem verebilirim ama bak onu bile yapmıyorum. Anladım ki ancak sen senin uslubunda birisi sana anlatırsa anlıyacaksın o yuzden benden sana fayda yok.
muhattabını bulursun işallah.

Dileğim o kişilerin seni bulması ... Hani varya . İşte o kişilerin.
Allah'a  iftira atıyorsunuzda  farkında deilsiniz neyse.
Dileğim o kişinin seni bulması ... Çocugunu bulması ... Arabanı bindiğin gemiyi bindiğin uçağı bulması! İŞTE OZAMAN ALLAH'IN KÖTÜLÜĞÜ EMRETMİYECEĞİNİ ANLAMAN!

Anlarsan tabiiii ... neyse. Çok sevdiğin o kişilerin seni en kısa zamanda bulması İŞTE BUNDAN KORK.

Ayet konusacagın zaman gel konusalım. Yoksa sozlerin boşşşş bunu unutma.

Sanki Allah ayetleri süs diye koydu o sureye . Neyse Dileğim ANLAMAN
ALLAH'IN ASLA KÖTÜLÜĞÜ EMRETMEYECEĞİNİ EN HATIRI KALIR ŞEKİLDE ANLAMAN.
İşallah o zat basta cocugun olmak uzere tek tek sizi bulur!
Bindiğin uçağı kaçırır bindiğin arabayı sabote eder ...

Neyse kime anlatıyorum ben ...
Allah kötü işleri emrediyor öyle mi?
Peki devam et.

Sana tavsiyem benim yaptıgım gibi tum sureyi baştan sona açıklaman ve Allah neden o ayetleri koymus onu yazman ... AKLA BAKALIM

Bide sus falan yapıyor emir veriyor ya bayılıyorum boylelerine ...
Acaba neresi ona bunları hoş gosterirıyor ... Klavyeciler işte böyle.

İmanını bahis konusu eden Allah'ın kötülüğü emredebileceğini dusunen birinden ne bekliyorsam.

Sen öyle bil kardeş tamam? İki ayet koyup bunlar ne ozaman dedik mide kaç. Bir şeyi 7-8 kere sordur ama gıg diyeme burda sonra ahkam kes :)

Oldu oldu hımmm.

Aşagıların aşağısı anlayış demek. Aferim hakaret et sen daha. Devam et. İşte Allah tan korkmasam birkaç söz var ama söylüyecek neyse.
selam


Yukarı dön Göster kurankuran's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kurankuran Ziyaret kurankuran's Ana Sayfa
 
kurankuran
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 135
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

muhuddin bir umut sorayım belki yuz cevirmezsin. Tek tek sorayım yoksa herzaman ki gibi yastık altı edeceksin. Yada heralde bunuda 10 kere sorduracaksın. Hadi bakalım muhiddin.

Kehf 103  

De ki: Size, işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?


Kehf 104  

iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.


muhiddin bunlar ne? Allah olayları anlattıktan sonra neden boyle bir açıklama yapmıs. hadi anlat bakalım.

Kehf 105   İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.

Kehf 106  

İşte, inkar ettikleri, ayetlerimi ve resullerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.

Kim bunlar muhiddin bu surede bu olaylardan sonra Allah bunu neden açıklıyor.

Kim Allah'ın resullerini inkar ediyor. Kim kendine Allah'ın ayetleri hatırlatılınca yuz ceviriyor alay ediyor muhiddin ?

Kim?

Yukarı dön Göster kurankuran's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kurankuran Ziyaret kurankuran's Ana Sayfa
 
muhiddin
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006
Yer: ABD
Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP  

Al-I imran 145-Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o.

 

Olum hepimize gelecek Allah herkese hayirli olum nasib etsin.

 

SEN Geminin delinmesine karsi Musa(a.s)’in hala o zatla yola devam etmesini neye bagliyorsun?Senin sesinin ciktigi kadar Allah’in elcisinin sesi cikamazmi saniyorsun?nicin Allah’in elcisini kendinden asagi goruyorsun?Utanmiyormusun?

 

Cocugu oldurdugunde o zata niye kisas uygulamadi?niye bundan sonra sana bir sey sorarsam bana arkadaslik etme dedi?niye yoluna onunla devam etti?Musa(a.s) seytani arkadas niye edinsin?Musa(a.s)’I Seytanin karsisinda(senin gorusun)aciz mi goruyorsun?Senin sesinin ciktigi kadar Allah elcisinin sesi cikmazmi saniyorsun?Nicin Allah’in elcisini kendinden asagi goruyorsun?utanmiyormusun?

 

Yikik duvari onarinca Musa(a.s)dileseydin buna karsilik bir ucret alirdin dedi.Peki bu zat seytansa  niye yetimlere karsiliksiz yardim etsin.Seytan ne zamandan beri yetimlere fayda sagliyor?nasil boyle hayirli bir isi ser gorebiliyorsun,hala bir kap yemek diye sayikliyorsun?utanmiyormusun?O zatin kendisinin bir sey dileyemeyecegini,tamamen Allah’in dilemesine tabi oldugunu goremiyormusun?Ben bunlari kendiligimden yapmadim diyor.Ne musa(a.s)itiraz ediyor ne Allah bu zati yalanliyor,seytan diyor.Varsa goster, hadi Musa(a.s)’I aciz goruyorsun,Allah’tami (hasa)aciz.Allah’in,elcisinin nutku tutuldu(hasa)sen utanmadan ahkam kesiyorsun.

 

Simdi kim?in peygamberi asagiladigini gorebiliyormusun?Aklin sira onu yuceltiyorsun!

 

Senin olum dedigine biz kelebek diyoruz.

 

Sayende bosada vakit harciyoruz bizde utanmiyoruz.



__________________
muhiddin
Yukarı dön Göster muhiddin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muhiddin
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats