Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam arkadaşlar bu yazıyı malum kafalı bir gruptan aldım,bir incelermisiniz?benim bu konuda bilgim zayıfta;

 Bizim sevgili Peygamber'imiz (sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz) de peygamber olarak gönderilişlerinden itibaren namaz kılmakla yükümlü olmuştur. Ancak o zaman, güneşin doğuşundan ve batışından sonra olmak üzere günde iki defa namaz kılınıyordu. Sonra Mirac Gecesi'nde beş vakit namaz farz olmuştur.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam,

namazın kaç olduğu konusunda bende acizane fikrimi belitmek istedim,

hud;114.ayet;gündüzün iki ucunda ve geceye yakın zaman da namaz kıl,güzellikler kötülükleri silip süpürür,işte bu Allaha inananlara bir öğüttür..

gelelim bakara 238. ayete;namazları ve orta namazı koruyun,tam bir saygıyla Allahın huzurunda kıyam edin..

şimdi sevgili dostlar bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum,hud suresi bakara suresinden önce gelmiş bir suredir,buna göre vakti zaten bilinen  namazlardan orta namaza bakara suresinde ayrı bir ihtimam gösterilmesi istenmiştir,yani bakara suresinde ki orta namaz bilinen diğer vakitlerden farklı bir namaz olmayıp,var olan namazı anlatmatadır,

eğer bakara suresi,hud suresinden önce inmiş olsa idi o taktirde ayrı bir namazın varlığının daha Allah tarafından biz kulllara bir bildirilmesi olurdu,oysa durum tam tersidir,

şöyle açıklayabilirim,gündüzün iki ucu,birincisi güneşin doğmadan nerdeyse gökyüzünü aydınlattığı zaman buna yarım saatte diyebiliriz,40 dakikada,bu zaman dilimini kimse geceden sayamaz çünkü gece zifiri karanlığı işaret eder,bence gece geleneksel takvimlerde ki imsak vaktiyle sona erer ermesede 1 saat sonra erdiği söylenebilir,

gündüzün bir ucu zamanını anladıktan sonra gelelim ikinci uca,burada bu zamanı akşam batışından hemen sonrası diye algılamak doğru bir tespit değildir,tabi diyebilirsiniz güneş doğmadan gündüzden bahsediyoruz da güneş batar batmaz neden demeyelim,

bu yaklaşım yanlış çünkü bir tarafta gündüzün gelişerek gelmesi varken diğer tarafta gündüzün kaybolması safhası vardır,bu nedenle ikinci uç için batarken yada battıktan hemen sonra demek yanlıştır,

bun göre ikinci uç şimdi bizim vaktini bildiğimiz ikindi vakdinin son zamanı diyebiliriz,burada gündüz kaybolma safhasına girmiş olsa dahi güneş hala ortadadır,

yani gündüzün iki ucu denince sabah namazı ve ikindi namazı vaktinin son zaman dilimini anlayabiliriz,

geceye yakın zaman,bu zaman yatsı vaktini işaret ediyor,şöyleki geleneksel anlayış yatsı zamanını olmayacak bir vakite nerdeyse gecenin iyice kararmasına yakın bir zamanı yatsı olarak belirlemiş,aslında yatsı vakti akşam namzı vaktinden yaklaşık 30 dakika sonra başlar..diğer zaman dilimi din adına insana zulümdür,ben ağır bir işte çalıştığımda dayanamaz ve yatardım..saati yatsı vaktine ayarlayarak, ne zaman saat çalsa kah yatsı için kalkar kah kalkamazdım,adamlar boş gezenin boş kalfası kendi yaşayış tarzlarına göre zaman dilimi belirtmişler,bunun yanlışlığını belirtmek istedim sadece,

çıklan sonuç üç vakittir sabah namazı,ikindi namaz vaktinin son zaman dilimi ve yatsı,dediğim gibi orta namaza dikkat edin ayeti hud suresinden sonra gelmiştir,burada bir ekleme değil zaten var olana dikkat edilmesi bilgisinin verilmesidir.

gelelim hud suresinden önce gelmiş olan isra 78.ayete;güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl,

burada ise güneşin sarkmasından yani güneşin yükselmesini tamamlayıp batışa doğru yönelmesinden zannımca bahsedilmiyor,dikkat;sarkma ifadesi var,burada sarkma aslında yükselişten hemen sonraki kaymayı değil ikindinin son vakit dilimini anlatıyor,yani daha batışa geçmedi ancak sarktı,iyice kaydı anlamı var  gecenin kararmasına kadar,yani güneşin tüm etkisini kaybetmesinden sonra ki zaman dilimi

bu isra 78 ayetin ikindinin son zaman dilimi ve yatsı vaktini anlattığı söylenebilir ancak bu ayet tek bir namazında anlaşılmasına kapı açıyor,yani ruhsat verilmiş,denmiş ki bu zaman dilimi içinde secim yapıp ister güneşin sarkamasıyla ister geceye yakın saatlerde kıl,anlamöı da çıkarılabilir,

bir önceki yazımda üçüncü namazın akşam olduğunu söylemiştim,biraz daha araştırınca bunun akşam değilde yatsı vakti olduğu kanısına vardım,

bunlar benim şahsi görüşüm bir emek ve çabadır,konuya aşina olsun yada olmasın,arkadaşların yorumlarını beklerim

kusurlar affola

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 Selam Muvahhid,

    Ayetleri parçacı değil de hepsini bir legonun tamamlayan unsurları gibi görüp bütüncül olarak değerlendirirsen çok daha sağlıklı sonuçlara ulaşabilirsin.Kimlerin evinde yemek yiyeceğimizi ayrıntılı olarak açıklayan Rabbimiz herhalde bize bulmaca çözdürmek istemez.Anlamana yardım için bir soru:Kuranda adı açıkça geçen kaç namaz var ve bunların kılınış vakitleri yukarıda alıntıladığın ayetlerle uyum sağlıyormu?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam,aptullah dediğin gibi bakacağım,ancak şunu merak ediyorum,

eğer gündüzün iki ucu yerine gecenin iki ucu denseydi ne anlaşılırdı?

doğru olarak tartışmasız şekilde şu sonuç ortaya çıkardı;gecenin ilk ucu yatsı vakti,son ucu ise imsak vakti veya biraz daha geç,

bu sonuca göre gündüzün iki ucu sabah namazı ve bizim ikindi diye bildiğimiz vaktin sonu,

eğer gecenin iki ucundan;akşam ve sabah anlaşılırsa,o vakitte gündüzün iki ucu sabah ve akşam olur,şimdi zamanda bir değişme olmazken sıralamada bir değişme var...ben araştıracağım ama sizce bu

sıralama ne kadar mantıklı sadece vakitlerin yer değiştirmesiyle yine aynı olan zaman dilimi,nasıl farklı anlaşılabiliyor,

genelde gecenin iki ucunda, akşam ve sabahı anlarsak,gündüzün iki ucundan da sabah ve akşamı anlamış olmazmıyız,yani bir vakit nasıl oluyorda hem gündüzün bir ucu iken sonra gecenin bir ucu oluyor,

ben araştıracağım ancak,benim mantığıma göre gecenin iki ucu;yatsıyla başlar ve imsaktan biraz sonra sona erer biraz dedimse en az 50 dk sonra falan mevsime göre değişkenlik gösterecektir elbet...

bu mantığa göre ise gündüzün iki ucu sabah ile başlar ikindinin son vaktiyle son bulur,buna göre ne gecenin iki ucu nede gündüzün iki ucu birbirine karışmaz..benim ki sadece bir fikir..

selam ile

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

  Selam Muvahhit,

  Ayette tarafeyn,yani iki tarafı ifadesi geçmekte olup bunu illa gündüzün iki ucu olarak düşünmeyip iki tarafı olarakta düşünmek gerekmezmi?Öbür ayette de gecenin zülüfleri,saçakları ifadesi var.Bu ikisini bir bütünün parçaları olarak yerlerine yerleştir.Ayrıca mümkünse faydalandığın meali orijinaliyle birlikte buraya asarsan daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Tarafeyn kelimesi Kuranda başka yerde kullanımı var mı diye furkan-1 programından araştırmaya çalıştım Ali imran 127 de geçiyor

Ki bununla) İnkâr edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.'

gündüzün iki tarafı      gündüzün iki ucu       gündüzün iki bölümü/kısmı

3 ifadeden de farklı şeyler anlaşılıyor

iki ucu ifadesinde; günün doğuşu ve batışı..

iki taraf deyince; ister istemez ortada bir ayıraç kabul edip(güneşin tepe noktası) onun öncesi ve sonrası

iki bölüm deyince; gündüz belirlenmiş olan 2 bölümü/kısmı olarak düşünülebilir ki -Ali imran 127- ayeti var.. 2 bölümden biri fecr ise, diğeri... vs.  

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 selam arkadaşlar,

Bu konuda Dost1 nickli arkadaşın açıklamasını başka bir bölümde gördüm.Beni ikna eden bu açıklamayı buraya kopyalıyorum:

  Taraf”, “nahiye; yan bölge” demektir. ki eşyanın zatının(herhangi bir şeyin kendisinin) haricindedir. İnsanın iki tarafı ifadesi, bir tarafta anasını babasını, dedesini, diğer tarafta da çocuklarını ve torunlarını ifade eder. Yine “masanın iki tarafı” dediğimizde masa ikiye ayrılarak iki parçası ele alınmaz. Masanın sağında solunda neler olduğuna bakılır.

“Taraf” sözcüğünün çoğulu da “etraf” sözcüğü olup Arapça’daki anlamı aynen Türkçe’ye geçmiştir. “Etrafa bakmak”, kişinin vücut derilerine değil “sağdaki, soldaki, öndeki ve arkadaki nesnelere bakmak” demektir. Bu örnekleri “ülkenin etrafı, dünyanın etrafı vs” çoğaltabilirsiniz. “Ay dünyanın etrafında döner dediğinizde “ayın dünyanın dışında; uzayda döndüğünü” söylemiş olursunuz.

Gündüzün iki tarafı da gündüzün kısımları birer parçaları olan “kuşluk ve ikindi” vakitleri değildir. Gündüzün dışında olan “sabah ve akşam” vakitleridir.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

KÜTÜBÜ SİTTE'DEN DÜŞÜNÜLECEK İŞLER...

...

14. (2373)- Ebû'l-Minhâl Seyyâr İbnu Selâme (rahimehullah) anlatıyor: "Ben ve babam birlikte Ebû Berze el-Eslemî (radıyallâhu anh)'nin yanına girdik. Babam ona: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) farz namazları nasıl kılardı?" diye sordu. Şu cevabı verdi:

"Efendimiz sizin "el-Evvel" dediğiniz öğle namazını güneş (tepe noktasından) batıya kayınca kılardı. Birimiz ikindiyi kılınca, Medîne'nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneş hâlâ canlılığını korurdu.

Akşam namazı hakkında ne söylediğini unuttum. Sizin atame dediğiniz yatsıyı geciktirmeyi iyi bulurdu (müstehap addederdi). Yatsıdan önce uyumayı, sonra da konuşmayı mekruh addederdi.

Kişi (yanında beraber oturduğu) arkadaşını tanıyınca sabah namazından ayrılırdı. Namazda altmışyüz âyet miktarınca Kur'ân okurdu."[17]

AÇIKLAMA:

1- Hâcire veya hâcir, öğle vaktinde hararetin şiddetli olduğu andır. Sindî'ye göre hadis Resûlullah'ın sıcak olan günlerde bile öğle namazını ilk vaktinden fazla taşırmayıp hemen kıldığını ifade etmektedir ve rivayet öğleyi biraz serinleyince kılmayı emreden hadislere de bir açıklık getirmiş olmakta, tehirin çok fazla olmadığını göstermektedir. "Şu halde sıcak günlerde fazla tehir yoksa, serin günlerde hiç tehir yapılmadan hemen kılınmalı demektir" der.

Biraz serinlemeyi emreden hadisle bu hadis arasındaki tearuzu İbnu Hacer şöyle telif edip giderir: "Arada muhalefet yoktur, çünkü bu tatbikatın havaların serin olduğu zamanla ilgili veya serinliği bekleme emrinden önceye ait olma veya serinliği bekleme şartlarının bulunmadığı durumlarla ilgili olma ihtimali vardır.

Bu hadisin zahiriyle "Vaktin evveline va'd edilen fazilet, taharet, setr vs. gibi takdimi mümkün olan herşeyi vaktin girmesinden önce yerine getirmekle hasıl olur" diyenler amel etmiştir."

2- Öğle namazına "el-Evvel" denmesi gündüzün ilk namazı olmasındandır. Mamafih Cebrâil (aleyhisselâm)'in beş vakti beyan ettiği zaman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ilk kıldırıp öğrettiği namaz öğle namazı olduğu için el-Evvel denmiş olabileceği de söylenmiştir.

3- İkindi vaktini tavsifte kullanılan "güneşin canlı olması" tabiriyle, güneşin batma vaktine henüz fazla yaklaşmadığını, güneşe henüz sararmanın ârız olmadığını, henüz yüksekte bulunup, ışık, hararet, renk ve parlaklıkça canlılığını koruduğunu ifade eder. Şârihler bu hâlin, bir cismin gölgesi, onun boyunun iki misli olmasına kadar devam ettiğini belirtirler.

4- Ateme, yatsı vaktinin adıdır. Kur'ân'da işâ olarak ismi geçen bu vakte bedevîler ateme dedikleri için yatsı namazı da ateme olarak tesmiye edilmiştir. Ancak Resûlullah yatsıya ateme denmesini yasaklamıştır. İbnu Hacer'e göre yasaklamanın sebebi ateme karanlık manasına gelir, bedeviler, vakitten aldıkları isimle yatsı namazına salatu'l-ateme demişlerdir. Resûlullah bu meselede onlara uymayı yasaklamış, şeriat dilindeki ismi ile tesmiyesini müstehap kılmıştır.

...

Ancak O'na iman eder, ancak O'ndan dileriz.