Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Gelen Sorulara Verdiğim Cevaplardan Ve Tweetlerimden Örnekler
Öncelikle, Twitter'a yazdığım sözlerimden birkaçını paylaşayım
sizlerle. Hemen ardından ise internet dünyasında din ve felsefe
alanında yöneltilen sorulardan ve onlara verdiğim cevaplardan bir iki
örnek sunmak istiyorum:
-Kuran insanların gerçek çıkarlarının ne olduğunu gösterir ve bu
çıkarlara ulaşabilmenin, kalıcı kurtuluşu elde edebilmenin yollarını
sunar.
-Alacağımız kararlar sadece bu dünyayı değil, ahiret dünyamızı da
şekillendireceğinden, derin düşünerek davranışlarımızı sergilemeliyiz.
-Zorluklardan, başkalarından korkmayın, sadece senaristten korkun.
-Elimizdeki sahte İncil veya Tevrat, ya da "rivayetler" adı verilen
dedikodular dinin kaynağı değildir. Sadece Kuran Allah'ın dinini sunar.
-Kuran aklı kullanmayı, sorgulamayı ve bilimi emreder. Zaten bu yüzden hurafeler ve zannın peşinden gitmek yasaktır.
-Allah gözetleyici ve yönetici olarak heryerdedir ama "varlık olarak" evrenimizin dışındadır.
-İslam'da bazı fedakarlık gibi gözüken emir ve yasaklar aslında uzun
vadede hem bu dünyada hem de ahirette hazzı-çıkarı sağlayan isteklerdir.
-Yüce Allah dünya ve ahirette, hayatın her alanında güzellikler içinde olmanızı ister.
-Cennet lüksün, görkemin ve mutluluğun zirve noktasıdır ve bu nimet ve ölümsüzlük yurdu en az kainatımız kadar geniştir.
-Dinin tek kaynağı olarak Kuran'ı görüp gerçek İslam'a yönelenler
reformcu değil, tam tersine, antireformcu muhafazakarlardır din
alanında.
-Ahiret Evreninde yani Rabbin Katı'nda canlı formları o kadar sabittir ki, yaşlanma bile yoktur...
-Devri daim makinaları çoktan yapıldı aslında ve bu düzenekleri
gerçekleştirmek için sadece yerçekiminden yararlanmak bile yeterlidir.
-Bu dünya hayatı sonsuz yaşamımızı belirleyen imtihan olduğundan, zannedilenden çok daha önemlidir.
-Sadece din alanında değil, felsefeden bilime kadar her alanda insanoğlu hurafelere yönelme eğiliminde.
-Doğru düşünce ve davranışta sonsuza dek inatla sabit kalmalı, yanlışta ise biran bile durulmamalıdır.
-Haberlerde 19 ve 11 sayılarının ne çok geçtiğine dikkat edin...
-"Birey açısından" her işte bir hayır yoktur, bazısında hayır ve bazısında ise şer vardır
-Ama genele bakıldığında, yani Allah'ın planı açısından herşeyde hayır
vardır ve herkes hakettiğine kavuşturulmakta, dünya ve de ahirette.
-Her yılın kendine özgü karakteristiği, kollektif bilinci var ama bu periyotlar 1 Ocak'da değil Eylül ortası başlıyor.
-Her 17 veya 18 Eylül tarihlerinde yeni yılın
tınısının/karakteristiğinin başladığını söylemiştim, yani bugün aslında
gerçek yılbaşı.
-İnsanlara haklılığınızı kabul ettirmeden rahatlamamanız demek, aslında o insanların düşüncelerine boyun eğiyorsunuz demektir.
-Yapacağınız iyilikleri ertelemeyin, zamana yaymaya değil biran önce gerçekleştirmeye çalışın.
-Avrupa ve Amerikan yapımı film, dizi ve çizgi filmlerde "Tanrı" yerine "tanrılar" ifadesi iyice yerleşmeye başladı, dikkat...
-Müzik dinlemek, satranç oynamak veya film izlemek de, tıpkı yeme-içme ve cinsellik gibi bedensel-zihinsel hazlardır.
-İmtihanla ilgili bazı önemli seçimlerimizde bize özgür irade
verilmekte, ama bunun dışında bazı alanlar ve anlarda ise yönetiliyoruz.
Gerek internet forumlarında, gerekse de mail veya chat aracılığıyla
çeşitli sorularla karşılaşıyoruz. Bu sorulara verdiğim cevaplardan da
birkaç tanesi:
Soru: İnsanların haramları helal kılmaya kalkma veya onlara uymama
huyları bilinmekte ve ayetlerde eleştirilmekte. Peki bunun tam tersi
durum olan, helalleri haram ilan etmeye kalkmaları da ayetlerde
anlatılıp eleştiriliyor mu?
CEVABIM:
Elbette.İmtihan dünyasında kullar, din/hayat alanında rablik taslamaya
kalkarak haramları helal ilan etmek kadar kadar, hatta daha da çok,
helalleri haram kılmaya kalkma yarışına girmiştir tarih boyunca.
Böylece, aslında yeryüzünde de hazzı, maddi/manevi zenginliği ve
mutluluğu sağlayacak olan din, tam tersine, ızdırabın ve sefilliğin
merkezi haline getirilmeye çalışılmıştır şer güçlerince. Dini
yozlaştıranların değişik amaçları olmakla birlikte, en temel hedefleri
iki dünyada da insanların kaybetmesini ve nimetlerden uzak kalmasını
sağlamaktır. Serbest olan şeyleri yasakmış gibi göstermeye kalkanlar
şöyle eleştirilmektedir Kuran'da:
Kehf Suresi
26- Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.
Nahl Suresi
116 Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma
nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan
düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.
Enam Suresi
138 Kendi kuruntularına uygun olarak şöyle dediler: "Şunlar, dokunulmaz
hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası yiyemez bunları."
Hayvanlar var, sırtlarına binmek yasaklanmıştır; hayvanlar var, Allah'a
iftira yüzünden üzerlerine Allah'ın adını anmıyorlar. Allah onları
üretmekte oldukları iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.
139 Şunu da söylediler: "Şu hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize
özgülenmiştir; kadınlarımıza haramdır. Yavru ölü doğarsa kadın-erkek
hepsi onda hak sahibidir." Bu nitelendirmeleri yüzünden Allah cezalarını
verecektir. Hakîm'dir O, Alîm'dir.
140 Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce
katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira
ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun,
sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.
143 Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden de iki. De ki "İki erkeği mi haram
kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığını mı?
Eğer doğru sözlü iseniz bana ilimle haber verin."
144 Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki "İki erkeği mi haram kıldı, iki
dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah
size bunu önerirken siz de tanıklık mı ediyordunuz?" İlim dışı bir
şekilde insanları şaşırtmak için yalan düzüp Allah'a iftira edenden daha
zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan bir topluluğa kılavuzluk
etmiyor.
145 De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek
birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa
başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan
başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının
hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan
yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
148 Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke
sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan
öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De
ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka
bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."
150 Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran
şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte
tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların
keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk
tutuyorlar.
Yunus Suresi 59: De ki: “Size ne oluyor ki Allah’ın size rızık olarak
indirdiği şeylerden bir kısmını haram, bir kısmını helal yapıyorsunuz?”
De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
Maide Suresi 87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı
şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı
aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
Kalplerinde hastalık bulunanların güzelliklere ve kolaylığa sırt çevirip
ızdırabın peşinden gitmeyi sevdiğini şu ayetler de tekrar gözler önüne
seriyor:
Sebe Suresi
18. Biz onlarla, içini bereketle dolduğumuz kentler arasında, sırt-sırta
vermiş kasabalar oluşturduk; Bunlar arasında gidiş-gelişler belirledik.
"Geceleri ve güdüzleri, güven içinde gezip dolaşın oralarda." dedik.
19. Ama onlar, tutup şöyle dediler: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını
uzaklaştır!" Böylece kendilerine zulmettiler de biz de onları efsaneler
haline getirdik; hepsini darmadağın ettik. İşte bunda, gereğince
sabreden, yeterince şükreden herkes için elbette ibretler vardır.
Bir de; aslında böyle helalleri harammış gibi gösterenler tanrılık
taslayarak, kendilerini Allah'a ortak koşarak en büyük haramı işlemiş
olmaktadırlar.
Aslında bunun tam tersini yapanlar bile, yani haramları helalmiş gibi
göstermeye kalkanlar bile uzun vadede sefilliğin ve acıların peşinden
gidiyor ve yine Rablik taslıyor demektir. İnsanların
bilinçaltları-bilinçleri ve de davranışları gerçekten ilginç...
SORU 2:
Nahl Suresi 8. Hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları,
katırları, eşekleri de yarattı. Ve bilemeyeceğiniz daha neler yaratır
O...
Doğada katır diye bir hayvan yoktur, insan müdahalesi ile ortaya
çıkmıştır. Öyleyse ayette niye Allah'ın yarattığı hayvanlar arasında
sayılmakta?
CEVABIM:
Bütün canlıları, hatta var olan her nesneyi yaratan Allah'dır.
İnsanların müdahalesinin olup olmaması bu durumu değiştirmez. Allah
yaratmak için fizik yasalarını , insanı vb.şeyleri vesile edebilir. Ama
tasarlayan,onun oluşumu için gerekli yasaları ve malzemeyi yoktan
yaratan yaratan yine O'dur. Şans denilen şey bile kaderden başka birşey
değildir.
Vakia suresi
56:" Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?"
57:"Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?"
58:"Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? "
63:Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
64:Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız."
67:Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?
68:Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
69:Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
70:Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
71:Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
72:Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık."
70. ayette tutuşturduğumuz ateşi bile aslında bizim
tutuşturmadığımız,Allah'ın onun ortaya çıkması için gerekli oluşumu var
ettiğini,bu sayede ondan yararlanabildiğimiz anlatılıyor.
Ayrıca yine tüm teknolojiler de Allah'ın koyduğu yasalar sayesinde var edilebilmektedir.
Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O’nun ayetlerindendir. Eğer
dileyecek olsa, rüzgarı durdurur, böylece onun üstünde kalakalırlar.
Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça şükreden kimse için gerçekten
ayetler vardır. (42 Şura Suresi, 32-33)
Kamer Suresi 3. Ayet: Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına
uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.
Dolayısıyla tüm araç gereçlerin de asıl yaratıcısının elbette yüce Rabbimiz olduğu Kuran'da vurgulanır.
İbrahim Suresi 32 Allah odur ki, gökleri ve yeri yarattı. Gökten
bir su indirdi de onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkardı.
Emriyle denizde akıp gitmeleri için gemileri hizmetinize verdi.
Irmakları da emrinize verdi.
Zuhruf Suresi 12. Ayet: Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için
gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi;13.
Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda,
Rabbinizin nimetini hatırlaya da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti
yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize
yanaştıramazdık."
Casiye Suresi 12. Ayet: Allah size denizi boyun eğdirdi ki, içinde
gemiler O'nun emriyle akıp gitsin, lütfundan istekte bulunasınız ve
şükredebilesiniz.
Sadece gemileri değil, diğer tüm taşıma araçlarını da aslında Rabbimizin yarattığı şöyle haber verilmekte:
Ya-sin Suresi 42 Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
Kültür ve bilim alanlarındaki birikimler konforumuzu sağlayan nimetleri
vücuda getiriyor gibi gözükse de, gerçekte bu nimetleri bize sunan yüce
Rabbimizdir:
Hadid Suresi 25 Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik
delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik
ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri
de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır.
Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım
edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir.
Enbiya Suresi 80 Ona, sizi sizin şiddetinizden koruyacak olan zırh yapma sanatını öğrettik. Peki siz şükrediyor musunuz?
Kısacası; teknolojik nimetleri bile kendisinin bizler için var ettiğini
ve bundan dolayı şükretmemiz gerektiğini söyleyen yüce Efendimiz,
elbette tüm canlıların da yaratıcısıdır ve ayetlerinde bunu
belirtmektedir. Hatta ayetlerdeki ifadelere dikkat edilirse, bilim ve
teknoloji sayesinde gelecekte ortaya çıkacak ürünleri bile O'nun
yarattığı/yaratacağı söylenmektedir.
SORU 3:
Mülk Suresi 16 O göktekinin, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer aniden çalkalanmaya başlar.
Mülk Suresi 17 O göktekinin, çakıl taşları taşıyan bir rüzgârı
üzerinize salmayacağından emin misiniz? O zaman bileceksiniz nasılmış
uyarım!
Yaratıcımız zaman ve mekan dışıdır. Yani evrenimizin içinde değil
dışındadır. O halde bu ayetlerde neden kendisinden "gökteki" diye
bahsedilemektedir?
CEVABIM:
Allah evreni ve zamanı yoktan var etti ve zaten bu yüzden O'na şirk
koşmak en büyük günah olmaktadır. Çünkü yaratılmış hiçbirşey kendisinin
bir parçası veya ortağı değil. Efendimiz tüm yarattıklarından ayrıdır
varlık olarak. Ama gözlemci ve yönetici olarak her noktada ve anda
vardır.
Rabbimiz "varlık olarak" kainatımızın dışındadır dedik... Peki durum
böyle olunca, evrenimizin dışı, "yön olarak" bize göre ne taraftadır?
Gökyüzü tarafındadır yine elbette.
Çünkü evrenin sınırları gökyüzündedir.
Oturduğumuz yerden bir perdenin arkasına doğru bakmak istersek, bunu
nasıl yapmaya çabalarız? Perdeye doğru bakarız değil mi? Aslında
baktığın perde değil, perdenin ötesidir(her ne kadar göremesen de...)
Allah da (varlık olarak) evrenin sınırlarının dışında, yani
yarattıklarından ayrıdır. Buna karşın bize göre "yön olarak" gökyüzü
tarafında kalmaktadır. Ama gerçekte göğün/evrenin dışındadır tabii.
Aynı şekilde "Ahiret Evreni'nde", yani ayetlerdeki adıyla "Rabbin
Katı'nda" olan cennet de bizim evrenimizin dışında olmasına karşılık,
yön olarak bizim için yine gökyüzü hizasına denk gelmektedir, çünkü
evrenimizin sınırları ve dışı o yöndedir. Bu durum Kuran'da şöyle
belirtilmekte:
Zariyat Suresi 22 Sizin, rızkınız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de.
Başka bir deyişle cennet de cehennem de göktedir denmekte. Tabii burada
bizim kainatımızdaki uzay boşluğu değil, diğer evrendeki mekan
anlatılmakta. Farklı fizik yasalarına sahip Ahiret Evreni'nden (Rabbin
Katı) bahsedilmektedir... Bu bağlamda tekrar anlıyoruz ki, evrenimizin
ötesinde olanlar için de "gökte" ifadesi kullanılmakta. Çünkü dediğim
gibi yön itibarıyla dışarıya yani yukarımıza denk gelmektedir
evrenimizin sınırları ve ötesi.
Ayrıca, Mülk Süresi 16 ve 17. ayetlerde uzayda bizi bekleyen bir
tehlikeden veya varlıktan bahsediliyor da olabilir . Örneğin bir
gezegen, karadelik veya bilinç sahibi başka birşey...
143 Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden de iki. De ki "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığını mı? Eğer doğru sözlü iseniz bana ilimle haber verin." 144 Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki "İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah size bunu önerirken siz de tanıklık mı ediyordunuz?" İlim dışı bir şekilde insanları şaşırtmak için yalan düzüp Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Allah, zulme sapan bir topluluğa kılavuzluk etmiyor.
143 ve 144.ayetlerin çevirisinde 2 koyun 2 keçi 2 deve 2 sığır olmak üzere toplamda 4 çift görünüyor. "Sekiz çift:" dediğinin diğer dördü hani nerde?
Buraya bu mealleri alıntı yapan şahsa benim bir diyeceğim yok. Nihayetinde yazdıklarını bu meallerden hareketle yazıyordur. Onları da okuyucuları değerlendiriyorlardır her halde.
Ama Yaşar hocaya sormak lazım:
Ya Yaşar hoca ilimsiz atıyor (matematik de bir ilimse şayet) ya da çevirisini yaptığı kitabın sahibi ilim nedir bilmiyor. Hangisi ilimsiz atmış acaba? Sekiz çift deyip iki nokta koymuşsanız, iki noktadan sonra sekiz çift rakamını toplamda vermelisiniz. Aksi taktirde ilimin de ne olduğunu bilmiyorsunuzdur. Buyurun verdiği rakamları toplayalım:
2 koyun + 2 keçi + 2 deve + 2 sığır = 8 baş hayvan. O da = 4 çift hayvan eder. Nerde diğer 4 çift?
M.İslamoğlu En'am 143'ü şöyle çevirmiş :
( sayısı )sekiz(e ulaşan dört) çift ( hayvanın da insana
yasak olduğunu iddia ettiler) :Koyun ve keçinin iki
cinsinden her biri.
Sor (onlara):
" O'nun haram kıldığı, çiftlerin erkekleri mi, yoksa
dişileri mi? Bir de şu :(yasak), dişilerin rahimlerinde
bulunan yavruları da kapsıyor mu? Hadi bilgiye dayalı bir
haber verin bana ; tabi ki iddianızın arkasında
duruyorsanız?"
Selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
M.İslamoğlu En'am 143'ü şöyle çevirmiş : ( sayısı )sekiz(e ulaşan dört) çift ( hayvanın da insana yasak olduğunu iddia ettiler) :Koyun ve keçinin iki cinsinden her biri. Sor (onlara): " O'nun haram kıldığı, çiftlerin erkekleri mi, yoksa dişileri mi? Bir de şu :(yasak), dişilerin rahimlerinde bulunan yavruları da kapsıyor mu? Hadi bilgiye dayalı bir haber verin bana ; tabi ki iddianızın arkasında duruyorsanız?"
Bu denli gereksiz ve anlamsız parantez içi açıklamalarla karman çorman bir çeviriyi ancak Mustafa İslamoğlu yapabilirdi.
Parantezleri okumasanız, M.İ. da sekiz çift diyor. "(sayısı) sekiz(e ulaşan dört çift)"! Dudak bükülecek gereksiz ve yersiz bir açıklama. Sanki "sayısı dokuza ulaşan bir dört çift" de var der gibi.
"Sayısı sekize ulaşan dört çift hayvanın da insana yasak olduğunu iddia ettiler".
Ayetten böyle bir anlam çıkar mı? Öyleyse, başka hangi hayvanın etinden, sütünden yiyor, içiyor, çadırlarını, sergilerini, giysilerini yününden, kılından imal ediyorlardı. Seferlerinde başka hangi hayvanlalara biniyor, eşyalarını taşıtıyorlardı acaba?
Ayete anlam verirken "semâniyete ezvâc" ifadesini "hamûleten ve farşen" ifadesinden bedel, ya da "kulû" fiilinin mefulü olduğunu düşünüp parantez içi açıklama ile buna işaret edebilirsiniz. Ya da daha doğrusu, "ENŞE'NÂ" fiiline atıf deyip mana verebirsiniz.
"Zevc" kelimesine gelince, Kuran'da "çift" anlamında geleni yoktur. "Eş, tür, cins" anlamlarında gelmiş hep.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma