Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba Sevgili Asım Abim,

Umarım iyisindir,

İnsan karşısında konuşan kim olursa olsun, duydukları aklına uymazsa söyleyene itibar etmez,

Hatibin sözlerinin değeri, kendi idrakinin derinliği kadardır.

En nihayetinde insanın uyduğu gene kendi aklıdır,

------------------------------------------------------------ -------

Peygamber gönderilmesi; dış bir gücün özel yetkiler ile ataması değildir, şartlar içerisinde bir boşluğu dolduran bireyin sahneyi kelimeleştirmesidir.

Bireyin ifade edişleri, taraftarları tarafından kalıcı kılınarak miras bırakılması malesef yerleşik din anlayışının oluşmasında büyük bir araç olarak kullanılmış.

Esenlikler Diliyorum

Muhabbetlerimle

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba Asım Abicim,

Mushafı okuduğumuz zaman Allah ile konuşmayız, melekler ile konuşmayız, cinlerle konuşmayız, eğer muhammed zamanında olsaydık ancak konuştuğumuz ve dinlediğimiz muhammed olurdu.

De ki; ibaresi ile başlayan bölümler ya muhammedin kendisne yönelik yaptığı telkinlerdir ya da muhammedin muhattaplarına yönelik yaptığı telkinleridir,

Şeytan diyor ki ibaresi ile başladığımız cümleler de nasıl biri gelip kulağımıza fısıldamıyor, yaptığımız eylemin kaynağını şeytana isnad ediyorsak ve bir kişileştirmeye gidiyorsak, muhammed'in yaptığı işi de aynı görüyorum,

Doğa'nın her bir hareketi, toplumların her bir  değişimi, sistem tepe noktasının "O"'nun konuşmasıdır diye düşünüyorum,

Vahiy ile ilgili açtığım başlıkda da ifade etmiştim, Uyarıcısız ve Algısız bir davranış sistemine sahip değil insanoğlu, dolayısıyla bu varlık için bilinmez yerden gelen telkinler sadece kuruntu olur, şahit edilebilen denetlenebilen alandan, şahitlik edilmeyen perde arkasına itilen gerçekleri görüp çıkartmak ve toplamak ve yaymaktır elçilerin işi, bilinmeyenden sesler getirmek değil,

Taşın işlenebilirliği gönderilen bir kitaptır, tekerleğin icadı kitaptan indirilen bir zikir, tekerleği icad eden adam da kendi alanında bir elçidir,

Deistler veya diğer istler hakkında inan yakin bir bilgi düzeyim yok, fakat iyi kötü bildiğim kadarı ile müslümanların düştüğü hataya onlarda düşüyorlar biri kur'an'ı temize çıkartmaya öteki kirini ortaya dökmeye çalışıyor veya her iki tarafda sistemin tepe noktasını "O"'nu susturuyor,

Esenlikler diliyorum sevgili abim,

Muhabbetlerimle

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam değerli Asım abi ve Ünal kardeşim,

Doğan her insan Yaşam deniz'ine girerek yaradan tarafından isim'ler'in öz'üne vukufiyet sağlar...

Yaşam deniz'in'de dalgalar kah şiddetli kah sakindir...!

Deniz'e/suya girmeden yüzme öğrenilemez...

Rahman Deniz'e giren tüm adem'e isimler'i açar(bilginin tüm hareketini, bütünüyle gösterir...!)

Bilgi gereklidir, yoksa yaşayamazdık...!

Bilgiyi doğal olarak alıyoruz, bilgiyle yaşıyoruz ve yaşamımızın geri kalan bölümünde bilgi ile hareket edeceğiz(Allah'ın isimler'i adem'e öğretme süreci)...!

İşte hayatın anlamıda bu süreçle ortaya çıkıyor...!

Musa gibi,İbrahim gibi bu arayış'a çıkan kullar Rahman tarafından işaretler'iyle(ayetler'iyle)kılavuzluk etmekte ve bu değerli Elçiler ise duygusal ve bilişsel dünyalarında çok ciddi bir şekilde yol alabilmektedirler bu sayede...!

Ba ayetler'i kelimeleştirenler işte Elçilik makamına yükseltiliyor...!

Allah her toplumda aklını işleten kişiler'e ayetler'iyle konuşmakta ve bu işaretler'i alan Elçiler sorumluluklar'ının bilinciyle görevi almaktadırlar/seçilmektedirler...!

İşte Yüce yaradan her an oluşmakta olan'ı görenler'i buna mazhar kılmakta ve yürüyüşe çıkarmaktadır...!

İşte Asada bu kişiler'in elinde olanlardır...1

İşte mesihlerde bu kişilerdir...!

İsayı düşünün?

Uykuya dalan(ölmüş),körelmiş(tüm hissiyatını kaybetmiş),hastalıklı(ruhsal)kişiler'i Rahman'ın ayetler'ini okuyarak diriltmektedir..!

Su hayattır..Eliçler ayetler'i kelimeleştirip ölü toprağa değdirerek Elçilik vazifeler'ini yaparlar...!

Muhabetler'imi sunarım...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Değerli asım abi,

Elçiliğe giden yolu kısaca açıklamak istiyorum...

Arayış içerisinde olanlar,iki deniz'in birleştiği yer'e gelince Rahman tarafından perdeler'i kaldırılıyor ve Elçilik diploması ile şereflendiriliyorlar...!

İki deniz'in birleşim yeri Kalb'tir...!

Yaşam deniz'ine girenler ''akıl''ile iki denizi'in birleştiği yer'e (kalb)'e gelirler...!

Perdeler kalkar bir bir...!derinliğine görürsünüz, tüm kainat kitabı saydam hale gelir...!

Kainat kitabına akıl ile yaklaştığınız zaman,o sizi kalb'e(ikid eniz'in birleştiği)yer'e götürür...!

Akıl çözücü ve bölücüdür, kalp ise birleyici, bütünleyici. Kalp birleştirici bir deneyim sağlar...!

Akıl bize Alemler'in Rabb'i tarafından verilmiş bir tekamül aracıdır...

Kur’an’ca ifadesiyle 'nimet' tir...

İçsel gelişim araçları olan nimetler bizlere kullanılsın, yararlanılsın diye verilmiştir...!

Özdeşleşilsin, putlaştırılsın diye değil...!

Akıl da bir araç olmalıdır, efendi değil...!

Ama ne yazık ki, beşeri koşullandırılmalar ve maddesel bağımlılıkla akıl, efendi haline gelmiştir...!

Aklın ince nüanslarını, ani dönüşlerini, ani atlayışlarını ve hatta sıçrayışlarını, akılın oyunlarını, onun ördüğü rüyaları, hayal gücünü ve belleği hep gözlemek gerekiyor...!

Gözleyen şahid(tanık)olur...!

Gözlem arttıkça 'an'ı yakalarsın...yakaladıkçada farkındalığın artar...farkındalığın arttıkçada kalb'e demir atarsın...attınmı bir kere cenneti yaşarsın...yaşadıkça hiçbirşeyden korkmassın...!

İşte arayış süresince hakikat'e susayan kişiler iki deniz'in birleştiği yer'e geldikler'inde Yaradan tarafından Elçilik diploması ile şereflendirilirler...!

Elçilik diplomasını alanlar Asa'nın öz'üne vukufiyet sağlıyorlar...!

Asayı elinde tutan Elçiler her nereye dokunursalar orayı yeşillendirler...!

Asa hakkında geçmişte farklı bir başlık altında yaptığım yorumu müsaadenle alıntılıyorum aşağıya...

Peki nedir asa'nın öz'ü?

İlmin özünü kavramak...!

kaynağını idrak etmek...!

ve dahi her an oluşanda “oku”yup, takip etmek...!

içsel ve dışsal olanı aynı anda ortaya çıkararak bireysel idrakleri yükseltmektir asa'nın öz'ü..!