Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam rıdvan kardeşim

  sizin çıkarımlarınıza göre nisa 43 mü önce nazil oldu yoksa maide 6 mı .Ha bide nisa 43 te atalarımızın isimlendirdiği abdest geçmiyor ama ikisindede  teyemmüm var.Allah  salata ....   yaklaşmayın acaba neden abdest bu şıkların içinde yok.Ve gene atalarımızın bize anlattıkları güsül bu ayetlerlemi farz kılındı aynı zamanda bu ayetten önceki salatları güsülsüzmü ifa ediyorlardı.Hem salat önceki ümmetlerde de vardı ya onlar?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam

 sayın A.polat bence acele ediyorsunuz.Şuanda hayatın içinde vahyin bize nazil olduğu/inkişaf olduğu ,ibrahimin arayış sorgulama itminan süreçindeyiz.verettilil kurane tertilen.Şuan müzemmili iliklerime kadar hissediyorum vede gece kalkışlarını.Belki rabbim beni kendi hoşnut olduğu sıratı mutekimine kılavuzlar ona dayandım ona hicret ettim ona tevekkül ettim hasbiyellah ve nimel vekil nimel mewla  we nimel nasir

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

İyi ya ben de onu diyorum.Bu süreçte (müzemmil)bir şeyler netleşip tamamlanmadan bulmaca çözme mantığı ile varolan sabitelerin yerine hak olanlarını koyma eylemi "tahmini çevirilerle" yürür mü? Neden dilini kıpraştırıyorsun?Bekle..Acele etme Hatırlatıcı.

Selametle..ULU-YOL

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Namaz vardı...Amelî TEVATÜRLE geldi... Abdest de varmıydı yokmuydu? O neden tevatüren gelemedi acaba!!!

Rıdvan kardeşimiz her ne kadar bu konuda noktayı koyduğunu söylediyse de, Orhan kardeşin bu soruları cevapsız kalmamalıdır diye düşünüyorum. Evet çok yerinde sorulmuş, cevaplandırılması gereken sorular bunlar.  

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

"...YURÎDU LİYUTAHHİRAKUM VE LİYUTİMME Nİ'METEHÛ ALEYKUM LALLEKUM TEŞKURÛN: Allah gereğini yapasınız /O'na karşılık veresiniz diye sizi (şirkin/küfrün pisliğinden/kirinden) iyicene temizlemek/ tamamen arındırmak istiyor. Ve bunun için de size yapmakta olduğu ni'metini Vahyini sonuna kadar gerçekletirmek/tamamlamak istiyor.

Siz kendinizi; beyniniz ve göğsünüzü vahye karşı durma düşünce ve eylemlerinden temizleyin ki Allah da sizi ni'meti ile arı duru kılsın.

"Allah'ın size verdiği ni'metini ve O'nunla yaptığınız sözleşmeyi; hani 'dinledik ve kabul ettik' dediniz ya, unutmayın! Allah'tan korunun, biliniz ki Allah göğüslerin içinde barındırdıklarını çok iyi biliyor Farkındadır (görüyor)!" (Maide 7)

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam,

Bir iki tespit yapıp, derdimi anlatmaya çalışacağım;

·         Kur’an’ı Kerim(kurucu metin) ilk muhatablarına söz/text , meşfuh olarak seslenmiştir. 

Muhatablarda(kurucu özneler) bir tarihsel bağlam/context içindeydiler.

“Bugün ise” söz/text, mektub elimizde ve iki kapak arasındadır.

Context ise bulunmamaktadır. (Zaman, Mekan ve Muhatablar: kurucu özneler)

·         Benim anladığım, Kardeşlerimizin söz/text konusundaki değişimi görmek konusundaki isteksiz davranmaktadırlar. (Yani Şifahi hitab ile yazılı Kitab arasındaki fark konusunda). Yazılı Metnin tevatüren ulaştığı ise hep ıskalanmıştır. Neden elimizdeki metin "asım" kıraatına/okunuşuna göredir? Verş, Kalun ve Ebu Amr versiyonları/okunuşları(?)   

Yine benim anladığım, Kardeşlerimiz “tarihsel bağlamı/context”i ihmal ettiklerinden,  bu onları sadece “söz/“text” veya metincilik anlayışına “mahkum” etmektedir.

Yine bu anlayışla yapılan “bazı” anlamlandırmalar, “yeni bir çağdaş tefsir anlayışıdır”. Ürünleri paylaşıldıkça, eskilerden farkı olmadığı yani “bulunduğu çağa” uygun “tefsir” yapıldığı görülecektir.   

·         Ben söz’ü/text bir bağlam/context içinde anladığım için soru ve sorunlara “context”siz cevab vermiyorum.  Verdiğimiz cevablar ise yeterli görülmemektedir. (Bizimde aynı şeyi yaptığımızın farkında olarak). Daha önce "vudu" ile ilgili cevabları "namaz salat mıdır?" başlığında verdim.  

Benim usulüm, metodolojim bu şekildedir.

Ben soru ve sorunlarımı bu yöntemle çözüyorum.

Konuştuğumuz, muzakere ettiğimiz, tartıştığımız hemen her konu bir “yöntem” konusunda kilitlenmektedir.  Yöntem tartışmaları da yine “duygusallık”tan kurtarılarak bir sonuca varıl(a)maktadır.

O halde, yapılması gereken hayırlarda yarışmaktır.

Hepinizi Allah(a.c) emanet ediyorum,

 Vekil olarak O, yeter

Selam ve dua ile,

rıdvan  

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

"Konuştuğumuz, muzakere ettiğimiz, tartıştığımız hemen her konu bir “yöntem” konusunda kilitlenmektedir.  Yöntem tartışmaları da yine “duygusallık”tan kurtarılarak bir sonuca varıl(a)maktadır."

Sn.Rıdvan,alıntıladığım yazınızda ciddi bir sitem sezinledim.Ancak gözünüzden kaçan önemli bir hususu hatırlatmak istiyorum size.Şöyle ki;

Siz,sürekli olarak burada sizinle aynı durakta beklemeyen arkadaşları yeniden ve ısrarla bulunduğunuz durağa çağırıyorsunuz.Oysa çok açık ve net olarak fark etmiş olmanız gerekirdi ki davet ettiğiniz insanlar o yolu ciddi anlamda yürüdüler.Bu durumda asıl kendinize dönüp "acaba biz geri mi kaldık?"diye bir soru yöneltmeli değilmisiniz?

Selamlar..ULUYOL

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam kardeş,

ya adamlar döndüyse, ya adamlar da hata varsa :)

olay insan meselesi değil yol meselesi bora adamlardan önce yolu elealarak doğru yapıyor bence, birileri bir yoldan geçer ama bu demek değildir ki o yol kötüdür,

bunu sadece mantığındaki yanlışlık için söuylüyorum yoksa boranın eleştirdikleri kötü bora iy veya bora kötü eleştirdikleri iyi diye değil,

selam ederim