HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: KURAN’DA SALAT NAMAZ MIDIR??? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

Selam Muvahhit;

Sana daha önce yazdığım yazıda Ebu Müslim'in bir görüşünü naklettim. Ben arapça bilmem. Bilenlerden izah bekliyoruz.

O, bahsi geçen ayetlerde "kıblenin değiştirilmesi" anlamının olmayabileceğini, başka ayetlerdeki bir kısım gramer yapılarını delil getirerek iddia ediyor. Yani belki de bu kıble değişimi, sırf çeviri nedeni ile böyle anlaşılıyor olabilir. İşin ehli bu hususta konuşursa bunu anlayacağız.

Sen, gerçekbilgi kardeşimize bu soruyu soruyorsun ancak şu aşağıdaki hususu hiç düşünmüyorsun (Yahut düşündüysen senden izahını istiyorum):

Eğer şu veya bu şekilde Kıble değişimi varsa bu NESİH demektir.

Nesih; Allah'ın önceki bir emrinin sonraki bir emri ile değiştirilmesi demektir. Ve nesih anlayışı devreye girdiğinde Kuran'ın yaz boz tahtasına döndürüldüğünü çok iyi bilirsin.

Burada asıl izahı gereken ikinci nokta ise, eğer bir kıble değişimi var ise, ilk kıbleyi kimin tayin ettiğidir. Yani, eğer Hz. Muhammed, bu ayetlerden önce Beytül Maktis istikametine secde ediyor ise, bu emri kimden ve ne şekilde almıştır ?

Bu soru sana tanıdık geldi mi ?

Bu sorunun, "Peygamberimiz Kuran dışında vahiy almıştır" dan başka bir cevabının olmadığını hiç düşündün mü ?

Sevgili Muvahhit, aman diyeyim dikkat et. Sakın bir yanlışı aklamak için bin yanlışa onay verenlerden olma. 

Muhabbetlerimle...



__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

şimdi yukardaki anlatım çerçevesinde aşağıdaki ayetleri nasıl yazmak gerekir..

Sevgili Muvahhit.Ben,sizi avam bir müslüman zannediyordum.Meğer siz,bir derya imişsiniz.Doğrusu,çok memnun oldum,çok hoşuma gitti.Allah ilminizi ve ecrinizi arttırsın.Şekilsel kıbleyi,en çok çağrıştıran,aşağıdaki ayetlerin ilkini,müsaade edersen,bir de ben yorumlayacağım.

142. Insanlar içinden bazi beyinsizler: "Onlari, yönelmekte olduklari kıbleden  ne
çevirdi?" diyecekler. De ki: "Dogu da Allah'in, bati da. O, diledigini dosdogru yola
kilavuzlar."

Hepimiz biliyoruz ki,islam veya Hz.Muhammedin peygamberliği,bir yerde başlayıp,bir yerde devam etmedi.İslam önce Mekke de başladı.Mekke de belirli bir güce ulaştıktan sonra,Peygamber,bir sonraki ayetin yorumunda açıklayacağım gibi,vahiy gereği hicret etmek,yani başka bir bölge veya şehre gitmekle görevlendirildi.Bunun üzerine,peygamber ve ona,samimi olarak inananlar,hazırlığa başladı.

Ancak,bunu haber alan,Mekke hükümetinin,bu durum hoşuna gitmedi.Böyle bir hareketi,kendileri açısından daha tehlikeli gördüler.Bundan dolayı,peygamber ve müslümanların hicret etmesini önlemek için,müslümanlara baskılar ve hicret kararı hakkında alehte probagandalar yapmaya başladılar.Bunda da etkili oldular ki,bu ayetler nazil olmaya başladı.

Peygamber,hicret zamanını ve hicret edeceği yeri gizli tutuyordu.Bu da ayrica,müslümanlar nezdinde tereddütlere,muhalifler açısından da süpekülasyonlara yol açıyordu.Bu ayetlerin ilki,yani yukarda alıntıladığım ayet,öncelikle bu olaya dikkat çekmektedir.

Rivayetlere de bakılırsa,müslümanların,önce Habeşistana hicret etmeyi düşündükleri,fakat daha sonra Medine"ye hicret etmeye karar verdikleri söylenir.Ve söz konusu şehirlerin,biri Mekkenin tam batısındadır,biri de tam doğusundadır.

Yani ayet,muhaliflerini pozisyon almamaları için şaşırtıyor,müslümanları da hicrete teşvik ediyor.Sevgili Muvahhit.Demem o ki,gerçekbilginin konuyla ilgili yorumu,Allah"ın izniyle genelde doğrudur.Bu anlattığım olayı,hemen bir sonraki ayet ve Musa ve Harunla ilgili, bir başka ayet de vurgulamaktadır.İstersen onlarıda,daha sonra açıklarım.Senin,en çok üzerinde durduğun bu ayet olduğu için,bu ayeti açıklamakla,şimdilik yetiniyorum.

Gördüğün gibi,Kur"an"a ve ayetlere çok şartlı bakıyoruz.Bu ayetlerden,ne bildiğimiz namaz,ne de bildiğimiz kıble,asla çıkmaz.Artık bunları,objektif bir bakış açısıyla,konuşmanın ve düşünmenin zamanı gelmedi mi?

Bizim oğlan,daha ne kadar,bina okuyacak,sonra dönüp,dönüp,tekrar okuyacak.

Selam ile.



144. Biz senin, yüzünün habire göge dogru çevrildigini elbette görüyoruz.
Hoslanacagin hal,yol,istikamete  seni elbette döndürecegiz. Artik yüzünü hal,yol,istikamete çevir.
yönüne çevir. Nerede olsaniz yüzünüzü  hal,yol,istikamet yönüne döndürün.
Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek oldugunu çok iyi
bilirler. Allah onlarin yapip ettiklerinden habersiz degildir.

şimdi gerçekbilgi kardeşimde aslında kıbleyi açıklarken istikamet demiş..istikamet yön ve hedef belirtir genelde dilimizde somut olarak açıklanır..dikkatimi çeken aslında anlam bozukluğundan ziyade bu çevirinin  kuranın ruhuna uymamasıdır..Sen onları kurtaramazsın..din yalnız Allahındır...yada eğer benim vahyimden biraz olsa sapıp onlara meyletseydin şah damarını koparırdık gibi..burada Hz Muhammed sadece bir elçidir..elçi mesajın içeriğini uygulamak örnek olmak uyarmak iç dış etkenlere rağmen hiçbir değişime uğratmadan gelen vahyi ve emri olduğu gibi aktarmak zorundadır..yukardaki ayette kıbleyi hal,yol,istikamet olarak çevirdiğimizde ortaya şu çıkmaktadır..peygamber gelen vahiyler sonucu hayatında olan değişim ve aldığı dinin bir yada birkaç emrinden memnun değildir..o zamana kadar gelen vahiyleri ve emirleri kabul etmesine rağmen bu düzgünlüğe ve nizama rağmen peygamber bundan rahatsızdır..ve hep tevhid olarak gelen din birden bire halini yolunu istikametini değiştirmiştir..Allahın tavır ve tarzında değişim bulamazsın denirken..helede tevhidin açıklanmasında her nasılsa hal ve yol tarz değiştiriliyor..bu açılım(İlgili ayetlerde bir kıbleden başka bir kıbleye,yani bir hal üzere olmaktan başka bir hal üzere olmaya,bir yol üzere bulunmaktan başka bir yol üzere üzerinde bulunmaya dönüşü anlatmaktadır}kuranın ruhuna uymuyor..
burada gerçekbiligi kardeşim içsel olarak bir dönüşümden bahsederek açıklamaya çalışmış..içsel olarak peygamberde yol yada yönün değiştirilmesi diye bir şey söz konusu olamaz..ancak ayeti, mekansal olarak kıble..eşittir kabe diye anladığımızda Allahın yol ve tarzında ve peygambere öğrettiği çizgide herhangi bir değişiklik ve sapma olmaz..kabeye dönün emri ile  içsel olarak yolunuzu yönünüzü değiştirin demek uzayın iki ucu arasındaki fark demektir..ayrıca daha sonra Yüce Allah ayetin devamında''De ki: "Dogu da Allah'in, bati da.''diyerek değişenin içsel dönüş değil şekilsel,somut elle tutulur gözle görünür bir dönüş olduğunu netleştirmiştir..
sağlıcakla

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
ŞiaRıM-KuRaN
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 26 aralik 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 124
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ŞiaRıM-KuRaN

Salat Kelimesi ; Kur’an’da 123 yerde geçer; bunların 67’sinde “es-Salât” (lam-ı tarif ve yuvarlak te) ile ıstılahlaşmış anlamıyla, 56’sında kök anlamıyla (SLY) kullanılır. Yani genellikle “es-Salât” şeklinde geçen (67) yerde bildiğimiz anlamda namaz, diğer (56) yerde de yöneliş, dua anlamında kullanılır; amenna, öptük başımıza koyduk…

Hatta denilebilir ki İslam’da en çok bilinen “nüsuk” namazdır. Yüzyıllardır Hz. Peygamber’in gösterdiği şekilde kılanagelmektedir. Ben de bu gösterilen yoldan gidenlerdenim…

salatın şekılsel tarıfının olması mantık fıtrat dışıdır. Örnek;Daha önce şekılsel namazın ne oldugunu bılmeyen bır topluluga Kuranı götur ve amel etmelerını söyle ve toplum Kurana iman etsın bak ortaya nasıl bır namaz çıkıyor seyret.Allaha şukur,saygı tazim hürmet gösterir o toplum.Çunku Allah ınsana iyiyi kötuden ayırt edici bir akıl ırade vermıştır.Kuranla ınsanın hayatı duzene girmiştir.Dolayısıyla bu nımetler karşısında ıster ıstemez sevgiisini saygısını hürmetini bir şekılde rabbısıne ifade etmektedır.

   Şunuda düşünmelısın yazmış oldugun yazıyı ınsanlar okuyo eger sana ınanıp cımbızla çeker gıbı konuları yuzeysel algılayan ınsanlar yarın Allah huzurunda NAMAZ KILMAYANLARIN CENNET KAPISINDAN GERİ DÖNDÜRÜLECEKLERINI (MUDDESİR 43-47) ÖGRENDIKLERINDE BUNDAN SENDE SORUMLU OLURSUN!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

74/4/42 "Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi?"

74/4/43 (Onlar da) Dediler ki: "Biz namaz kılanlardan olmadık."

107/1 Gördün mü o, dini yalan sayanı?

107/2 İşte odur yetimi itip kakan.

107/3 Yoksulu doyurmayi özendirmez o.

107/4 Vay haline o namaz kılanların (HALİNE)ki,

107/5 Namazlarından gaflet içindedir onlar.

107/6 Riyaya sapandır onlar/ gösteriş yaparlar.

 

Selam ve dua ile...



__________________
ZÜMER-2739/27 Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Yukarı dön Göster ŞiaRıM-KuRaN's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ŞiaRıM-KuRaN
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

aliaksoy Yazdı:
  Selam İbrahimim;

Allah'ın KİTABINDA hakkında hiç bir delil / bürhan indirmediği bir şeye secde edersen sorun olur mu olmaz mı?

Bu sorum senin şahsın için değil. Yani, niyetleri, kimin neyi ne için yaptığını ancak Allah bilir. Zaten bu işin yargılaması ve takdiri de ancak Allah'a aittir.

Biz, bireysel durumları konuşmuyoruz. Din ilminden bir meseleyi umuma açık olarak tartışıyoruz.

Din ilmine göre, bizler Kabe'ye (veya Kabe'ye doğru) Allah'ın indirdiği bir delil üzerine mi secde ediyoruz ?

Kişilerin, bu işi Allah için yapması ayrı bir mesele, bunun yapılmasındaki meşruiyyet ayrı bir mesele. Biz, subjektif durumları konuşmuyoruz. Herkes için geçerli olmak üzere bu işin doğrusu nedir diyoruz.

 

Aleyküm selam ali kardeş!

 

48/Fetih/29 Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kâfirlere karşı katı, birbirlerine karşı merhametlidirler. Onların, rükû' ve secde ederek Allah’ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. Onların Tevrat’taki vasıfları ve İncil deki vasıfları da şöyle bir ekin gibidir ki, filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin üstüne dikildi, ekincilerin hoşuna gider, onlara karşı kâfirleri de öfkelendirir bir duruma geldi. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vaat etmiştir.

Dönüp dolaşıp değişik tarzlarda hep aynı şeyleri bir birimize anlatıyoruz. Ve iste istemez yineliyorum.

Kardeşlerim; kıble, kıyam, rüku, secde, mescit, mescidi-haram, hac,tavaf, vs..vs..vs.. Kur’an gelmeden önce o toplum bu kavramları kullanıyordu ve ne anlama geldiğini adları gibi biliyorlardı. Bilinen bir olayı Kur’an neden tarif etsin, yeniden açıklama getirsin.

Bilinmeyenlere açıklama getirirdi “..hutamenin ne olduğunu sen nereden bileceksin..” “..havyenin ne olduğunu sana bildiren nedir..” gibi

Sevgili kardeşlerim; Allah’ın dini Kuran’la başlamadı, Nuh resulle başladı İbrahim resule kadar, İbrahim resulden sonrada devam etti Muhammed’e resule kadar insanlar hep bir din üzereydiler, zaman zaman doğru yoldan saparlardı, Allah gönderdiği resuller aracılığıyla onların bozulan taraflarını düzeltir, yoluna koyardı.

Kur’an indiği dönemde de semavi dinlerin kökü kazınmamıştı, dolaysıyla eski dinlerinden kalma doğrular ve insani fıtratlarının gereği doğru yaptıkları işlerde vardı. İşte Kur’an bu doğrulara dokunmadı, yanlış olanları düzelti düzenleme getirdi. Yolunda giden bir meselede neden bir düzeltmeye gitsin ki..

 

Sevgili ali işte devreye senin dediğin olay giriyor..

aliaksoy Yazdı:
Eğer tevatür, atalarımızdan görüp duyduğumuz şey ise, Kuran'da yer alan bir kelimenin hangi anlama geldiğinin delili tevatür yani atalarımın bir kelimeye verdiği anlamladan başka ne ile anlaşılabilir?

Yani mesela, salatın bir anlamının dua olduğunu söyleyenler bunu ancak tevatüre, atalarından aldıkları sözlüklere bakarak söyleyebilirler. Böyle olunca, tevatürün bir kısmı dahi olsa delil kılınmış olur. Şu halde, tevatürün tümü kullanılamaz diyemeyiz. Ya değilse, Kuran'ın hiç bir lafzını anlamamız mümkün olmaz. Allah da, imkansızı teklif etmeyeceğine göre, tevatürü MUTLAK ANLAMDA inkar eden, Kuran'ın bu çağda yaşayan herkes için bağlayıcı olduğunu da inkar etmiş olur.


 

aliaksoy Yazdı:


Yahudilerin, Hıristiyanların, Müslümanların namaz kılıyor olması tevatürden başka bir şey değildir. Tevatürün delil olması durumunda ise, artık tartışacağımız şey namazın ne olduğundan çok daha kapsamlı bir konu haline gelir. Şu foumda tartışılmış BÜTÜN konular bu tartışmaya dahil olur. Zira, ben size bu forumda inkar edilen her hareket tarzı ve inanış için tevatürü delil olarak getirebilirim.

Öte yandan, tevatürün dinde delil olacağını söyleyenler, Kitap'tan tevatüre ilişkin de hiç bir delil getiremeyeceklerdir.



Tevatürün bağlayıcılığı, ancak Kuran’da geçen bir olay, bir kelime bir hüküm olması dolaysıyladır.

Ör.Secde kelimesi Kuran’da yer almasaydı bugün secdenin tevatürün neyi ifade ettiğini konuşuyor olmazdık.

Kur’an ilahi buyrukların ne olduğunu söyleyen bir kitaptır, yani ilahi bir hitap varsa bu Kuran’dan başka yerde aranmaz. Ancak bu ilahi hitabı anlamak için Kuran’ın hakemliğinde tevatüre ve benzer kaynaklara müracaat edilir.


aliaksoy Yazdı:

Misalen Allah, Peygamberimize önceki resullerin yoluna uymasını emrediyor. Peki önceki resullerin yolu, onların tevatürü müdür, yoksa Kuran'da Allah'ın onların yolu ile ilgili olarak bildirdiği hususlar mıdır ?

Eğer tevatür, delil ise, Hz. Muhammed'in, tevatürde yer alan uygulamaları din olarak benimsemiş olması gerekirdi.

Şu halde, Peygamberin önceki resuller hakkında uyacağı yol onların tevatürü olamaz.

Tevatür delildir diyenler, Kuran'da Atalar dini / atalardan görülen olarak anılan şeyin tevatürden başka "ne" olduğunu da izah etmelidirler.



Tevatürün bizim için deliliği sadece ilk inen toplumun Kuran’ı nasıl anladıklarına yöneliktir. Muhammed resul kendi dilinde indirilen bir hitabı anlamama gibi bir problemi yoktu ki, bu sorun yıllarla beraber gelen bir sorundur. Tekrar tekrar söylüyorum tevatür yada başka bir şey dinde delil değildir. Tevatür ancak (Kuran’ın hakemliğinde) dini anlamada delildir.

Allah seninle olsun.



__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:

...

Yüzyıllardır Hz. Peygamber'in gösterdiği şekilde kılanagelmektedir...

Selam kardeşim;

Sözünüz gerçeği yansıtıyor mu? Tevatür asla size tektip bir namaz sunmaz. Siz, size sunulan ve sunulmayanların içinden birini tercih eder ve Peygamberinizin de aynı böyle yaptığını sadece zannedersiniz. Bu söylediğimin doğruluğunu çok basit bir deneyle sınayabilirsiniz. Tevatürün tümünü alın ve birlikte uygulayın. Bakın bakalım, siz namaz kılabilecek misiniz ? Siz, namaza başlayamaz, daha iftitah tekbirinde ihtilafa düşersiniz.

Siz, Peygamberin nasıl namaz kıldığını asla görmediniz. Ve siz, o sırada orada da değildiniz.

ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:

salatın şekılsel tarıfının olması mantık fıtrat dışıdır.

Sanırım bu sözünüz yanlış yazıma kurban gitti. Zira, diğer dediklerinizle uyuşmuyor.

ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:

Örnek;Daha önce şekılsel namazın ne oldugunu bılmeyen bır topluluga Kuranı götur ve amel etmelerını söyle ve toplum Kurana iman etsın bak ortaya nasıl bır namaz çıkıyor seyret.Allaha şukur,saygı tazim hürmet gösterir o toplum.Çunku Allah ınsana iyiyi kötuden ayırt edici bir akıl ırade vermıştır.Kuranla ınsanın hayatı duzene girmiştir.Dolayısıyla bu nımetler karşısında ıster ıstemez sevgiisini saygısını hürmetini bir şekılde rabbısıne ifade etmektedır.



Çok güzel bir misal. Lütfen bana bu kişilerin salatını tarif edin.


ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:

   Şunuda düşünmelısın yazmış oldugun yazıyı ınsanlar okuyo eger sana ınanıp cımbızla çeker gıbı konuları yuzeysel algılayan ınsanlar yarın Allah huzurunda NAMAZ KILMAYANLARIN CENNET KAPISINDAN GERİ DÖNDÜRÜLECEKLERINI (MUDDESİR 43-47) ÖGRENDIKLERINDE BUNDAN SENDE SORUMLU OLURSUN!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

74/4/42 "Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi?"

74/4/43 (Onlar da) Dediler ki: "Biz namaz kılanlardan olmadık."

Elinizdeki CIMBIZI DERHAL ATIN. KENDİ NEFSİNİZE KARŞI DÜRÜST OLUN !

Önce bu ayetten bir önceki ayette, bu kişiler için Allah'ın kullandığı sıfatı da buraya yazın. Sonra, önceki sayfalarda misali verildiği gibi, Kuran'da kimlere "mücrimler" denildiğini de buraya yazın.


ŞiaRıM-KuRaN Yazdı:

107/1 Gördün mü o, dini yalan sayanı?

107/2 İşte odur yetimi itip kakan.

107/3 Yoksulu doyurmayi özendirmez o.

107/4 Vay haline o namaz kılanların (HALİNE)ki,

107/5 Namazlarından gaflet içindedir onlar.

107/6 Riyaya sapandır onlar/ gösteriş yaparlar.



Riya ancak şekilsel ritüellerde söz konusudur.

Hazır bu konu açılmışken bu hususta söyleyeceklerim var.

Rüku yahut secde, görsel itaat davranışıdır. Bunu kime sergiliyorsunuz ?
Allah'a mı ? Yani Allah sizin itaatinizi görsel davranışınızdan mı bilebiliyor ?

Siz, tazim anlamında bu eğilişi insanlara karşı yaparsanız bu mantıklıdır. Keza, beşer sizin kalbinizden geçen niyeti okuyamaz. Ya sözleriniz yahut görünüşünüz / hareketiniz ile sizin hakkınızda bir yorum yapar. Siz, eğilme gibi bir hareket yaparsanız, o bunu bir saygı olarak algılar. Belki de siz içinizden hiç te böyle bir saygı duymuyorsunuzdur. Beşer, bunu bilemez.

Fakat, yerde ve gökte her gizliyi ve her aşikarı bilen Allah, siz O'nun için eğilseniz de eğilmemiş olsanız da içinizden geçeni bilir. Siz, şekilsel hareketle O'na ne bir şeyi fazladan anlatabilirsiniz, ne de O'nu yanıltabilirsiniz. O, sırf kendi Zatı sebebiyle sizin durumunuzu bilir.

Bu sözümden şu husus müstesnadır: Eğer Allah, size şekilsel olarak eğilmenizi, yere kapanmanızı emretmiş ise, O'na bir şeyi göstermek için değil, sırf Allah emrettiği için bunu yapmak zorundasınızdır. İşte, biz de böyle bir emir var mı, yok mu onu tartışıyoruz.

Şu halde, "Biz Allah'a olan saygımızı gösteriyoruz" diyenlerin bu sözü heder oldu. Fakat, "Biz, Allah emrettiği için bunu yapıyoruz" diyenlerin durumu başka...

Saptırma, sapıttırma meselesine gelince...

Kuran, kimlerin kimleri saptırdığını açıklar. Genellikle bunlar, sözüne uyulan büyüklerdir. Bazen bu büyükler, ATALARIMIZ olabilir.

Lakin, şu muhakkak ki, hiç kimse birisi tarafından saptırıldığı bahanesini ileri süremeyecektir. Yani; eğer ATALARINIZ ve onlardan size intikal eden TEVATÜR sizi saptırmış ise, bu sizin lehinize bir mazeret teşkil etmeyecektir.  Çünkü, siz  Allah'ın size indirdiğini okuyup durmaktasınız.  Bundan men edilmediniz.  Allah da size, indirdiğine uymanızı emretti. Şu halde siz, bana yahut atalarınıza değil, Allah'ın size indirdiğine uyacaksınız. 

Öte yandan ben size, şimdiye kadar çoğunuzun düşünmediği sorular soruyorum. Böylece siz, dininizi / inanışınızı Kuran'ın klavuzluğunda gözden geçiriyorsunuz. Bilerek iman etmek ve bilerek icra etmek daha güzel değil mi ?

Yoksa siz bana cevap verecektiniz de ben sizi susturdum mu?

Bakın halen daha, Kabe'ye (veya Kabe'ye doğru) hangi ayetlere dayanarak secde ettiğinizi bana gösteremediniz.

Muhabbetlerimle...


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)

Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
aliaksoy
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 05 subat 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 989
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı aliaksoy

ibrahimim Yazdı:

Kardeşlerim; kıble, kıyam, rüku, secde, mescit, mescidi-haram, hac,tavaf, vs..vs..vs.. Kur'an gelmeden önce o toplum bu kavramları kullanıyordu ve ne anlama geldiğini adları gibi biliyorlardı. Bilinen bir olayı Kur'an neden tarif etsin, yeniden açıklama getirsin.



O halde şu sorunun bir cevabı olmalıdır.

Biz, Haccı Kuran'da salata göre daha teferruatlı ve göreceli olarak daha derli toplu bir halde buluyoruz. Sizin anlatımınıza göre, müşriklerce Haccın uygulaması salata göre daha daha yanlış ki, Allah bunu anlattı. Yani, müşriklerin salatı doğruya yakın ki, teferruatlı bir tarif gelmedi. Olduğu gibi ancak Allah'a özgülenerek muhafaza edildi. Halbu ki, Kuran'da bunun aksini söyleyen hususlar var. Siz bunu nasıl açıklıyorsunuz ?

Örnek;

Şanı çok yüce olan Allah şöyle buyurmuştur:

"Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden korkun." (Bakara, 197)

Yine Allah,

"Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz." (Bakara, 189)

O halde, bu ayetlerden müşriklerin Haccı yanlış zamanlarda yaptığını çıkarabiliriz.

ibrahimim Yazdı:

Sevgili kardeşlerim; Allah�ın dini Kuran�la başlamadı, Nuh resulle başladı İbrahim resule kadar, İbrahim resulden sonrada devam etti Muhammed�e resule kadar insanlar hep bir din üzereydiler, zaman zaman doğru yoldan saparlardı, Allah gönderdiği resuller aracılığıyla onların bozulan taraflarını düzeltir, yoluna koyardı.

Kur�an indiği dönemde de semavi dinlerin kökü kazınmamıştı, dolaysıyla eski dinlerinden kalma doğrular ve insani fıtratlarının gereği doğru yaptıkları işlerde vardı. İşte Kur�an bu doğrulara dokunmadı, yanlış olanları düzelti düzenleme getirdi. Yolunda giden bir meselede neden bir düzeltmeye gitsin ki..

Salat, bu yolunda giden şeylere bir örnek olabilir mi ?


ibrahimim Yazdı:

Tevatürün bağlayıcılığı, ancak Kuran�da geçen bir olay, bir kelime bir hüküm olması dolaysıyladır.

Ör.Secde kelimesi Kuran�da yer almasaydı bugün secdenin tevatürün neyi ifade ettiğini konuşuyor olmazdık.

Peki ya secde kelimesi başka bir anlama geliyordu da, sonradan birileri buna bu gün sizin anladığınız anlamı yüklemeyi adet edinmişler ise ?

Üstelik biliyorsunuz, Kuran'da pek çok kelime birden fazla anlamı ile birlikte kullanılıyor.  Siz, bir kelimenin hangi  ayette hangi manaya geldiğini anlamada, öncelikli olarak  ayetin  kapsamı, seçilen anlamın Kuran'ın bütününe uygunluğuna mı bakarsınız, yoksa Atalarınızdan görüp bellediğiniz hazır anlamına mı? Keza, görüyoruz ki, gerek atalarımız gerek se çağdaşlarımız bazı kelimelere, ya ayetin kapsamına yahut Kuran'ın bütününe uygun düşmeyecek anlamlar yüklemişler. Hatta, siz bilgili kardeşlerimizn uyarıları ile bizler bu hususları anlayabilir olduk.

Örneğin, sayın Hakkı Yılmaz, salavat kelimesinin "Peygambere salavat getirme" olarak bildiğimiz anlamının neden böyle anlaşılmaması gerektiğini pek güzel izah etti. Siz, bu hususta Kuran'ı delil edinerek tevatürü terkettiniz.

Şu halde, biz bilgilenmek isteyenlere, secdenin neden yere kapanmak, rükunun da neden eğilmek olarak anlaşılması gerektiği, diğer bir deyişle bu anlamlarında tevatüre uyulması gerektiği hususunda Kuran'dan delil getirmelisiniz. Misalen, kendisine Kuran okunduğunu duyan bir kimse, nasıl secdeye kapanacaktır ? Biz bunu bu gün neden tevatürdeki anlamı ile uygulamıyoruz ?

ibrahimim Yazdı:

Kur'an ilahi buyrukların ne olduğunu söyleyen bir kitaptır, yani ilahi bir hitap varsa bu Kuran�dan başka yerde aranmaz. Ancak bu ilahi hitabı anlamak için Kuran�ın hakemliğinde tevatüre ve benzer kaynaklara müracaat edilir.



Allah şöyle buyurmuştur;

"Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur'an'a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?" (Necm, 59-61)

Zamanında birileri çıksaydı ve  bu ağlama  Yahudilerin ağlama duvarını kastediyor deyip, örnekleri pek çok görülen  uydurma rivayetleri de yamasaydı,  siz bu ağlamayı da böyle mi anlardınız ?

ibrahimim Yazdı:

Tevatürün bizim için deliliği sadece ilk inen toplumun Kuran�ı nasıl anladıklarına yöneliktir. Muhammed resul kendi dilinde indirilen bir hitabı anlamama gibi bir problemi yoktu ki, bu sorun yıllarla beraber gelen bir sorundur. Tekrar tekrar söylüyorum tevatür yada başka bir şey dinde delil değildir. Tevatür ancak (Kuran�ın hakemliğinde) dini anlamada delildir.

Allah seninle olsun.



Bana, Kabe'ye (veya Kabe'ye doğru) neden secde ettiğimizi KURAN'IN HAKEMLİĞİNDE izah ediniz.

Öte yandan, muvahhit kardeşime verdiğim cevaptaki kıble konusundaki NESİH meselesi için ne düşünüyorsunuz ?

Allah cümlemizi en güzel yoluna ulaştırsın. Çok aldatıcı Şeytan'a karşı da uyanık ve Allah'ın indirdiğinde sebat sahibi kılsın.

Umarım, bu çok aldatıcı şeytan, Allah'ın dosdoğru yolu üzerinde sinsi bir pusu kurup, insana secde etmemesi bir tarafa, bizi bilmediğimiz bir istikamette secde etmeye icbar etmemiştir.

Muhabbetlerimle...


__________________
"(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Yukarı dön Göster aliaksoy's Profil Diğer Mesajlarını Ara: aliaksoy Ziyaret aliaksoy's Ana Sayfa
 
ibrahimim
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 17 ekim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ibrahimim

naci Yazdı:
Sevgili Ali.Ben,tevatürün tümü de kullanılmamalıdır diyorum.Başka bir ifade ile,ben tevatürü mutlak anlamda reddediyorum.Senin tevatür diye tanımladığın şey,tevatür değil,Sünnetullah"tır.

Yani kullandığımız kelimelerin bize intikali,atalarımızın bilinçli,bir iradesi veya dikkati sonucu bize intikal etmemiştir.Bu olay,insanın ve insanlığın iradesini aşan bir durumdur.Tıpkı,yağmurun yağması,güneşin doğması gibi.Güneşin doğmasında atalarımızın bir dahli varsa,kullandığımız kelimelerin bize intikalinde de dahli vardır.

Yukarıda söylediğinle aşağıda söylediğin bir biriyle çelişmedi mi!!!!!!!!!!!?????????????????

Hem tevatürü kullanmamaktan bahsediyorsunuz, hem de ayetleri usta bir tarihçi gibi nüzul sırasına göre tefsir ediyorsunuz.

naci Yazdı:
Hepimiz biliyoruz ki,islam veya Hz.Muhammedin peygamberliği,bir yerde başlayıp,bir yerde devam etmedi.İslam önce Mekke de başladı.Mekke de belirli bir güce ulaştıktan sonra,Peygamber,bir sonraki ayetin yorumunda açıklayacağım gibi,vahiy gereği hicret etmek,yani başka bir bölge veya şehre gitmekle görevlendirildi.Bunun üzerine,peygamber ve ona,samimi olarak inananlar,hazırlığa başladı.

Ancak,bunu haber alan,Mekke hükümetinin,bu durum hoşuna gitmedi.Böyle bir hareketi,kendileri açısından daha tehlikeli gördüler.Bundan dolayı,peygamber ve müslümanların hicret etmesini önlemek için,müslümanlara baskılar ve hicret kararı hakkında alehte probagandalar yapmaya başladılar.Bunda da etkili oldular ki,bu ayetler nazil olmaya başladı.

Peygamber,hicret zamanını ve hicret edeceği yeri gizli tutuyordu.Bu da ayrica,müslümanlar nezdinde tereddütlere,muhalifler açısından da süpekülasyonlara yol açıyordu.Bu ayetlerin ilki,yani yukarda alıntıladığım ayet,öncelikle bu olaya dikkat çekmektedir.

Rivayetlere de bakılırsa,müslümanların,önce Habeşistana hicret etmeyi düşündükleri,fakat daha sonra Medine"ye hicret etmeye karar verdikleri söylenir.Ve söz konusu şehirlerin,biri Mekkenin tam batısındadır,biri de tam doğusundadır.

Yani ayet,muhaliflerini pozisyon almamaları için şaşırtıyor,müslümanları da hicrete teşvik ediyor.Sevgili Muvahhit.Demem o ki,gerçekbilginin konuyla ilgili yorumu,Allah"ın izniyle genelde doğrudur.Bu anlattığım olayı,hemen bir sonraki ayet ve Musa ve Harunla ilgili, bir başka ayet de vurgulamaktadır.İstersen onlarıda,daha sonra açıklarım.Senin,en çok üzerinde durduğun bu ayet olduğu için,bu ayeti açıklamakla,şimdilik yetiniyorum.


__________________
Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir

Yukarı dön Göster ibrahimim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ibrahimim
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

KIBLE DEĞİŞİKLİĞİ DİN DEĞİŞİKLİĞİ, SALÂT DA DİNDİR!

Sevgili Kur’ân inananları; ben Kur’ân’ ı tek başına yeterli buluyorum. Ancak anlamada kendi payıma aynı derecede yeterli bulmuyorum. Çünkü bire bir aradaki uzun zaman, mekân ve dil buna engel olmaktadır. Bu nedenle Kur’ân’ la anlamada güçlük çektiğim âyetleri anlamak için başta lügatler ( Arapça-Türkçe ) olmak üzere imkan dahilinde Arapça - Türkçe tefsirlerden de yararlanıyorum. Genelde Kur’ân’ daki tekrarlar anlamada büyük rol oynuyor; ancak kimi âyetlerde de bazı kelimeler Kur’ân’ da sadece bir defa geçtiğinden onları Kur’ân’ dan anlamaya zaman zaman güçlük çekiyorum. Âyetlerin Mekkî - Medenî oluşuna da önem veriyorum. Bu tesbite de çok az farkla katılıyorum. Çünkü vahiyler devamlı hayatın içine iniyordu. Mekke’ de inen âyetler; mü’minleri imanla donatan âyetlerdir. Farklı algılayan mü’minler Mekke’ de yoktur. Mekke’ de oluşan çekirdek mü’min grup Allah tarafından seçilmiş önemli şahsiyetlerden oluşmuştur. Allah bunları diğer insanlara şüheda olsunlar diye üstün bir ümmet yaptığını birkaç kez Kur’ân’ da zikretmiştir. “ Küntüm hayra ümmetin”, “ Ve ce’alnâküm ümmeten vasaten” gibi…

Çok ilginçtir namazın, hadis külliyatında da nasıl kılınacağı anlatılmamıştır. En meşhur hadis “ Namazı benim namaz kıldığımı gördüğünüz gibi kılın” hadisidir. Namazcılar delil olarak hep bu hadisi sunarlar. İyi de devamlı kendisiyle kılanlara bunu neden desin ki ! herhâlde bunu benim için söylememiştir. Ben onun namaz kıldığını nasıl görebilirim. Namazın kılınışı daha sonraki fıkıh ve ilmihal kitaplarında yer almıştır.

Namazcılar, namazın ne zaman farz kılındığı konusunda dahi görüş birliğine varmış değillerdir. Çoğunluk Medine döneminin ikinci senesinde farz kılındığına, önemli bir kısmı Mekke’ de miraçta farz kılındığına inanmaktadır. Âyetlerin meâl ve tefsirlerine bakılırsa vahiyle birlikte farz kılındığı görülmesi gerekir, eğer salât namazsa.

Tekrar söylüyorum Kur’ân’ da namazın yokluğunu iddiâ ettiğim için bunun isbâtı benden istenemez. “İsbât vardır, iddia edenedir.” Çünkü “varın” isbâtı vardır, yokun ise isbâtı yoktur da ondan. Ama zaten salâtın ne olduğunu hep söylüyoruz. Bunun isbâtını Kur’ân’ dan farklı âyet gruplarıyla da anlatmaya çalışıyoruz.

Namaz için vakit tâyini, günde kaç kez kılınacağı sınırlandırması, rekât sayısının belirlenmesi gereksizdir. Allah abesle iştigâl etmez. Kişi istediği kadar, istediği zaman namazını uzatabilir, rüku ve secdelerini çoğaltabilir özgürlüğüne sahip olması gerekir; çünkü bugünkü namaz şeklinde olduğu gibi bunu kendisi ayarlıyor. Şâyet Allah zaman, rekât, rüku ve secde sayılarını kendisi tayin etmişse bunun vakitlerini ve isimlerini nasıl kılınacağını da kesin bir dille belirlerdi ki daha sonra tefrikalara, hiziplere meydan vermemiş olsun. Allah mezhepler arasındaki bu korkunç ihtilafların oluşacağını bilmiyor muydu ?!

Namazdaki farklılıklar, tek başına inananların bölünmelerine yeterlidir. Devamlı mü’minlerin birlik olmalarını isteyen Allah namaza herkesin aynı şekilde algılayacağı bir açıklama getirmez miydi ?! Allah 42/13’ te şöyle diyor: “ O, size Nuh’a emrettiği dini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’ e, Musa’ ya ve İsa’ ya emrettiğimizi kanun yaptık : Dini ikâme edin (ayakta tutun) de onda tefrikaya düşmeyin. Sizin ona davet ettiğiniz bu din müşriklere ağır gelmiştir…”

Kur’ân’ da üç şey müşriklere, Allah’ tan çekinenlerin ve Allah’ın doğru yola ilettiklerinden başkalarına ağır / zor geldiğine dikkat çekilmiştir. Biri bu âyette sözü edilen “ED-DİN” (iman),  diğeri 2/45’ te geçen “ES-SALAT”, üçüncüsü de 2/143’ teki “EL-KIBLE” dir. 2/45’teki salâtı 42/13’teki din ile karşılaştıralım; çakıştıklarını göreceğiz.

“Allah sabırla; yani salâtla (Kur’ân’ a bağlılıkla) yardım talep edin (yardımı hak edin). Çünkü bu (salât) Allah’tan çekinenlerin dışında kalanlara ağır/ zor gelmektedir.” Buradaki salât din-imandır. Vahye bağlılıktır.

Ataların dinini terk etmek, Allah’ın dışındaki yeryüzündeki tüm ilahlara hayır demek öyle kolay olmasa gerek; ama namaz öyle midir!?

2/145’teki “Kıble” de Dindir. Din bir yaşam biçimidir. Kıble değişikliği, üzerinde bulunduğun yaşam tarzını tamamen terk etmendir. Atalarının üzerinde bulunduğu değer ve ilkeleri bütünüyle terk etmendir. Bu da öyle kolay olmasa gerek. Yüzünü sağa- sola, doğuya- batıya, kuzeye-güneye çevirmenin nasıl bir zorluğu olabilir ki. Kıblelerinden dönmek; dokunulmazlığı olan atalara, kutsal ilahlara en büyük hakareti yapmaktır. İlahların hışmına uğramak kolay olmasa gerek. Kişi kıble değiştirmekle sahip olduğu (onunla kazandığı şerefe karşın) her şeyini kaybedeceğinin bilincindedir. Başta en yakınları olmak üzere herkes ona düşman kesilecektir. Kıble değişikliği; evini- barkını, bağını-bahçesini, varını-yoğunu elden çıkarmaktır. Bunları terk edip benimsediği kıblesine hicret etmektir. 2/143’ teki Kıble Mekke’ deki hayatı bırakıp Medine’ deki İslamî hayata göçtür.

Bir okuyucunun 2/142 ve 144’ ün klasik meallerden anlamını yazıp sormuş: “Bu ayetlerden ne anlıyorsun?  Sen önce bana söyle de ben de ona göre söyleyeceklerimi söyleyeyim” demişti.

Bu okuyucuya hem cevap olsun hem de değerli Ali AKSOY’ un isteğini yerine getirmek üzere 2/142-144 ayetlerinin doğru anlamını veriyorum:

“ Aklı ermeyenler diyecekler ki ‘Bunları üzerinde bulundukları kıblelerinden uzaklaştıran/geri çeviren nedir?’ Deki: doğu da batı da (Mekke’ de Yesrib’ de- her yer) Allah’ındır. O dilediğini Doğru Yola sevk eder. İşte biz bununla/böylece Rasul size şehid (gözcü) olsun siz de insanlara şühedâ (gözcüler) olasınız diye sizi üstün/hayırlı bir ümmet (grup) yaptık. Senin üzerinde bulunduğun Kıbleyi de –ki bu Kıble Allah’ tan çekinenlerin dışındakilere çok çok ağır gelmektedir- Rasul’ ü izleyenleri gerisin geri döneceklerden mutlaka ayırd edelim için oluşturduk. Ama biz sizin bu inancınızı (inancınız uğruna katlandıklarınızı) boşa çıkarmayacağız. Çünkü Allah (inanmış) insanlara çok ğafur ve çok rahimdir. Biz senin boşlukta dolandığının – gidip geldiğinin- farkındayız. Seni mutlaka (yakında) razı olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Sen kendini Doğru Yola – vahye; yani mescid-i harama = saygın itaata yönlendir. Siz de bizzat ona yöneliniz. Şu bir gerçek ki daha önce Kitap (Vahiy) verilenler, onun Rablerinden gelmiş “Hak” ın ta kendisi olduğunu çok iyi anlıyorlar. Allah da onların bu yaptıklarına ilgisiz kalmayacaktır (cezalarını verecektir).”

Tekallüb fînin anlamı “gidip gelmek, dolaşmak”tır. Kur’an’da kullanıldığı her yerde aynı anlamı taşır. Farklı anlamlar verilemez. Bu ayetteki “Tekallüb fî” yi 3/196, 26/19, 16/46, 40/4 ayettekilerle karşılaştırınız!

Bu ayetler zımnen bize şunları anlatmaktadır: Mekke’ de yaşadıkları çetin hayatın son bulduğunu, daha rahat olacakları Medine’ deki hayata başlayacaklarını, orada ileriyi göremeyen Yahudi ve Münafıkların “ Bunları kıblelerinden (Mekke’ deki hayatlarından) uzaklaştıran nedir?” deyip istihza edeceklerini; ancak çok geçmeden bu istihzacıların Medine’ den sürülecekleri ve onların yerine bu çok şerefli mü’min grubun yerleşeceklerini, Mekke’ de terk etmek zorunda kaldıkları evlerine karşılık bunların ev, bağ ve bahçelerine konaklanacaklarını… Hatta Mekke’nin de tekrar Müslümanların eline geçeceği zımnen ifham ettiriyor desek yanlış algılamış olmayız.

Daha önceki bir yazımın sonuna Arapça metin olarak koyduğum salâtın iki tanımını buraya tekrar alıp Türkçe’ye çevirme gereğini duydum.

Muncidadlı Arapça sözlüğün salât maddesinde salâtın şu anlamlarına da yer verilmiştir:

1-Es-salâ: “Vesatü’z-zahri mine’l insani ve min kulli zi erbain.”

Anlamı: Salât; insan ve dört ayaklı hayvanların sırtının ortasıdır.

Araplar omuriliğe salat demişlerdir. Omurilikte ki bir kopukluk yada arıza bütün vücudu felç eder.

2-Es-Salât : “İrtifâü’l akli ilallahi likey nescüde lehu ve neşkurehu ve netlube maunetehu.”

Anlamı: Salât; O’na secde etmemiz (dinleyip, kabul edip teslim olmamız), O’na şükretmemiz (davetine karşılık vermemiz) ve O’na imdat etmemiz için aklın Allah’a (doğru) yükselmesidir.

Bu tanım dehşet bir tanımdır. Salâtın önemini en güzel şekilde anlatan bir tanımdır. Kur’ân’ la bağlantıyı, Allah’a bağlılığı ne kadar güzel tarif etmiştir. Salât Kur’ân’la birliktelik, Onunla bütünleşmedir. Diğer bir deyişle Allah’la beraber olmadır. O’ndan bir an bile ayrılmak müşrik olmak için yeterlidir.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

muvahhit Yazdı:
selam...

Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.

namazı kıldınız mı,kıldıktan sonra,eda eyledikten sonra..şunu şunu yapın..yav arkadaşlar sizin bu bağlılığı yerine getirme nemenem bir ritüeldirki ayakta durmayı oturmayı dahi sonraya bıraktırmış..ne diyor Allahı anın..buradan dahi  namaz eyleminin farklı bir yapısı olduğu ortaya hemen çıkmıyor mu?

Sayın Muvahhit,

             Namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarken hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz  mu namazı tam olarak kılınız. Çünkü namaz mü’minlere vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.

             SORU 1 ) Eksik namaz mı var ki tam namazı kılın?

               SORU 2 ) Namazında sen ne yapıyorsun? Namazda Allah’ı değil de atalarını mı zikrediyorsun ki namazdan sonra Allah’ı ayakta, oturduğun ve yattığın yerde zikrediyorsun?

             Salat’ta öğrendiklerini, unutmaman için bulunduğun her vaziyette tekrar tekrar oku ki unutmayasın, bunları yeri ve zamanı gelince hatırlayıp gereğini yapasın. Unutma ki bu hitabın ilk muhatapları Mekk’deki ilk seçkin gruptur; bunlar diğer insanlara muallim olarak yetişiyorlardı. O halde öğrendikleri yanlışsız olarak beyinlerine kazımaları gerekir.

             Allah’ı zikirden ne anlıyorsun?

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa 72 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats