HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: süt -süt kardeş-evlat edinme, akraba evli Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

  

        Efrayim

        Sayın hocam...

        Siz ' Laik yasalar din yasaları gibi helal haram kıstasına göre yapılmaz.' dediniz.

        Medeni kanunumuza göre yeğenlerle, kayınvalide ve kayınpederle,evlatlıkla ve evlatlıkların çocuklarıyla evlenmek yasak.Nerelerden feyz alınarak kanun koyucu bu yasaklamaları böyle düzenliyor.

       Sağlık olarak mı, gelenek görenek mi, dini mi yada diğer devletlerin medeni kanunundan alıntı mı ? Bu seçeneklerden hangisini kabul ederseniz ediniz, sizin deyiminizle '  Laik yasalar ' kıstasına uygun düşmez diye düşünüyorum.    

        Cevabınıza göre yazışırız.

        Sevgi ile,

 

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Sayın efrayim, diyorsun ki:

 

Biliyorsunuz bir adam bakımını üstlendiği kızla evlenebilir. Kim diyor bunu? Kuran-ı Kerim.  Ama dinimizde helal olan bu evlilik, laik hukukumuzda yasak. Olur mu böyle şey? Maalesef günümüz şartlarında oluyor. 

 

Kanıt getirdiğin laik hüküm Türk Medenî Kanunundaki 129 ncu maddenin 3 ncü bendi:

 

Madde 129.- Aşağıdaki kimseler arasında evlenmek yasaktır:1…,2… 3. Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.

 

Ben senin maalesef demeni yadırgadım. Güzel kardeşim, düşünsene:

  

Müslüman olmayan birinin inancında evlatlık edinmek caiz. Laik yasa, "Hay hay!" demiş. "Özgürsün; evlatlık sahibi olabilirsin. Ama evlat edindiğin kızla evlenemezsin."

 

Yani iki seçenek sunmuş: (1)Madem senin dininde caizdir bir kızı evlatlık alabilirsin ama o kızınla evlenemezsin; yasak. (2)Evlatlığın olmayan namahrem bir kızla evlenebilirsin.

 

Görüldüğü gibi ilk seçenek Müslüman olmayan vatandaşı evlatlık sahibi olmakta özgür bırakıyor ama İslamda haram olan o işi yokuşa da sürüyor. İkinci seçenek ise İslama tamamen uygun.

 

Din özgürlüğünü kendisi için olduğu kadar başka dinden olanlar için de isteyen samimi bir efrayim'in buna sevinmesi gerekmez mi?  

 

Laik yasanın Müslümanlara takındığı tavra gelince, madem İslamda bir adamın evlatlık konumunun dışında bakımını üstlendiği kızla evlenmesi caizdir laik yasa "Hay hay!" demiş. "Özgürsün; evlatlık almadığın bir kızla evlenebilirsin. Ama yanılır yenilir de İslama aykırı olduğu halde bir kızı evlatlık edinirsen artık onunla evlenemezsin; yasak."

İslama aykırı davranmaya yeltenen Müslümanları dahi günah işlemekten alıkoyan bundan güzel bir düzenleme olabilir mi ki esef ediyorsun?

Seninle laikliği elbet müzakere etmek isterim. Ama dürüst ve samimi olmak şartıyla.

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

        Efrayim...

        Hocam herşey tamamda tam soruma cevap alamıyorum.

        Sorum gayet sarih.

       Medeni kanunumuza göre yeğenlerle, kayınvalide ve kayınpederle,evlatlıkla ve evlatlıkların çocuklarıyla evlenmek yasak.Nerelerden feyz alınarak kanun koyucu bu yasaklamaları böyle düzenliyor.

       Sağlık olarak mı, gelenek görenek mi, dini mi yada diğer devletlerin medeni kanunundan alıntı mı? Bu seçeneklerden hangisi laik yasalarla izah edilir? 

        Ayrıca dürüst ve samimi olmayan kimse fikirlerini , kalp kırmadan size ulaştıramaz. Ben de sizin kalbinizi kırmadığımı zannediyorum. Yanlışlıkla kırdıysam çok çok özür dilerim.

        Sevgi ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Sayın efrayim,

Laik yasaların yazılı gerekçeleri var. Siz 129 ncu maddeye ulaştığınıza göre onun yazılı gerekçesine de ulaşabilirsiniz. Onu lütfen buraya yazın, ki sağlık mı, gelenek görenek mi, dini mi ya da diğer devletlerin medeni kanunu mu hepbirlikte görelim.

Ve şu sözünüzde yalan yoktur elbet ama bir yanlış olduğu görülüyor:

...bir adam bakımını üstlendiği kızla evlenebilir. Kim diyor bunu? Kuran-ı Kerim. Ama dinimizde helal olan bu evlilik, laik hukukumuzda yasak. Olur mu böyle şey? Maalesef günümüz şartlarında oluyor.

Medeni Kanunumuzda bir adamın bakımını üstlendiği değil evlat aldığı kızla evlenmesi yasak. Verdiğiniz yanlış bilgiyi lütfen düzeltin. 

Sevgi ile, Hasan Akçay

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

       Efrayim

       Medeni Kanunumuzda bir adamın evlat aldığı kızla evlenmesi yasak, adamın bakımını üstlendiği kızla evlenmesi medeni Kanunumuzda yasak değil.Bu yanlışlığı düzeltiyorum. Hasan Akçay hocaya ikazı için teşekkür ederim.Selamlarımı gönderiyorum.

      Sevgi ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

         Efrayim

       'Sorum gayet sarih.

       Medeni kanunumuza göre yeğenlerle, kayınvalide ve kayınpederle,evlatlıkla ve evlatlıkların çocuklarıyla evlenmek yasak.Nerelerden feyz alınarak kanun koyucu bu yasaklamaları böyle düzenliyor.

       Sağlık olarak mı, gelenek görenek mi, dini mi yada diğer devletlerin medeni kanunundan alıntı mı? Bu seçeneklerden hangisi laik yasalarla izah edilir?' diye sordum 

       ' Sayın efrayim,

        Laik yasaların yazılı gerekçeleri var. Siz 129 ncu maddeye ulaştığınıza göre onun yazılı gerekçesine de ulaşabilirsiniz. Onu lütfen buraya yazın, ki sağlık mı, gelenek görenek mi, dini mi ya da diğer devletlerin medeni kanunu mu hepbirlikte görelim' diye cevap verdi Hasan Akçay.

         Ben de biraz uzun olan gerekçeyi gönderiyorum virgülüne dokunmadan .Taktir dostlarındır.

        

GENEL GEREKÇE

Türk hukuk devriminin temel taşlarının en büyüğü olarak nitelendirilebilecek olan "Türk Kanunu Medenîsi", Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilmiş, 4 Nisan 1926 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve Borçlar Kanunu ile birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Türk Kanunu Medenisinin ve onun yerini alacak olan Yeni Türk Medeni Kanununun amacını ve işlevini iyice kavrayabilmek, özellikle Türk Ulusu için arzettiği önemi belirtmek üzere, dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt imzasını taşıyan ve o günün diliyle ve mükemmel bir üslupla kaleme alınmış olan gerekçenin yeni kuşakların anlayabileceği şekilde sadeleştirilmiş hâlinden özetle aşağıya alınmıştır.

"Günümüzde Türkiye Cumhuriyetinin tevdin edilmiş bir Medenî Kanunu yoktur. Yalnız, sözleşmelerin küçük bir kısmına değinebilen Mecelle vardır. 1851 maddedir. 20 Nisan 1869 tarihinde yazılmaya başlanmış ve 16 Ağustos 1876 tarihinde tamamlanarak yürürlüğe konulmuştur. Denilebilir ki: bu kanunun günümüz ihtiyaçlarına uyan ancak 300 maddesidir. Geriye kalanı Ülkemizin ihtiyaçlarını ifade edemeyecek kadar ilkel bir takım kurallardan oluştuğundan uygulanamamaktadır....

Ulusal toplum yaşamının düzenleyicisi olan ve yalnız ondan esinlenilmesi gereken tedvin edilmiş bir medenî kanundan Türkiye Cumhuriyeti'nin yoksun kalması ne yüzyılımızın uygarlığının gerekleriyle ne de Türk devriminin hedeflediği anlam ve kavramla bağdaştırılabilir. Yüzyılımızın devletini ilkel siyasal kuruluşlardan ayıran niteliklerin birisi de, toplumun kaderine uygulanan kanunların akılcı bir zihniyetle hazırlanıp tedvin edilerek konulmasıdır. Göçebe dönemlerde hükümler tedvin edilmiş değildir. Hâkim gelenek ve göreneklere dayanarak hüküm verir. Mecelle'nin anılan 300 maddesi bir yana bırakılmak koşulu ile Medenî Kanun içine giren sorunları çözmek için Türkiye Cumhuriyeti Hâkimleri derme çatma eski hukuk kitaplarından ve din esaslarından çıkartılan bilgilerle yargı işini görmektedirler. Türk Hâkimi hükümlerinde belli bir içtihat, bir söz ve bir esasla bağlı değildir. Bundan dolayı herhangi bir sorunu çözmek için Ülkemizin bir yerinde verilen bir hüküm ile aynı koşullar altında doğan aynı sorunda diğer bir yerde verilen hükümler ekseriya birbirinden farklı ve çelişkili bulunmaktadır. Sonuç olarak Türkiye halkı, adaletin uygulanmasında kuralsızlık ve sürekli kargaşa karşısındadır. Halkın kaderi belli ve yerleşmiş bir adalet esasına değil, rastlantı ve talihe bağlı, birbiriyle çelişkili ortaçağ fıkıh kurallarına bağlı bulunmaktadır. Cumhuriyet, Türk adaletinin bu karışıklıktan, yokluktan ve pek ilkel durumdan kurtarılmasını devrimin ve yüzyılımız uygarlığının gereklerine uyan yeni bir Türk Medenî Kanununun hızla vücuda getirilmesini ve uygulamaya konulmasını zorunlu kılmıştır. Bu amaçla hazırlanan Türk Medenî Kanunu, medenî kanunlar içinde en yeni, en eksiksiz ve halkçı olan İsviçre Medenî Kanunundan alınmıştır. Bu görevi Adalet Bakanlığı tarafından verilen direktifler içinde Ülkemizin seçkin uzman hukukçularından oluşan özel bir komisyon yerine getirmiştir.

Yüzyılımızın uygarlık ailesine mensup olan ulusların ihtiyaçları arasında esaslı bir fark yoktur. Toplumsal ve ekonomik sürekli ilişkiler insanlığın büyük bir uygar bölümünü bir aile durumuna getirmiştir ve getirmektedir. İlkeleri yabancı bir ülkeden alınmış olan Türk Medenî Kanunu Tasarısının yürürlüğe konulmasından sonra yurdumuzun ihtiyaçları ile bağdaşmayacağı savı geçerli görülmemiştir. Özellikle İsviçre Devleti'nin çeşitli tarih ve geleneklere mensup Alman, Fransız ve İtalyan ırklarını içerdiği bilinmektedir. Bu kadar, hattâ kültür bakımından bile birbirinden farklı bir ortamda uygulanma esnekliğini gösteren bir kanunun Türkiye Cumhuriyeti gibi yüzde doksanı bakımından aynı ırka sahip bir devlette uygulanma yeteneğini bulabilmesi kuşkusuz görülmüştür. Bundan başka, uygar bir ulusun gelişmiş, ileri bir kanunun Türkiye Cumhuriyetinde uygulanma ortamı bulamayacağı düşüncesi sakat görülmüştür. Bu tez, Türk ulusunun uygarlık yeteneğine sahip bulunmadığını belirten bir mantık dizisine varılmasıyla sonuçlanabilir. Halbuki olayların gerçeği, durum ve tarih bu savın tamamen tersidir. Türk yenileşme tarihi tanık tutularak denilebilir ki: Türk ulusu yüzyılımızın gereklerine uygun olarak vücuda getirilen kabul edilebilir ve sağlam ve akıl ve zekâ ile yoğrulmuş yeniliklerden hiçbirine karşı çıkmamıştır. Bütün bir yenileşme tarihimiz sürecinde kamunun yararı düşüncesiyle vücuda getirilen yeniliklerle yalnız çıkarları bozulmuş olan gruplar mücadele etmek durumunda kalmışlar ve halkı din adına, yanlış ve geçersiz inançlar adına kandırıp düzensizliğe sürüklemişlerdir. Unutmamak gerektir ki Türk ulusunun kararı çağdaş uygarlığı kayıtsız ve koşulsuz bütün ilkeleri ile kabul etmektir. Bunun en açık ve canlı kanıtı devrimimizin kendisidir. Çağdaş uygarlığın Türk toplumu ile bağdaşmayan noktaları görülüyorsa bu, Türk ulusunun beceri ve yeteneğindeki eksiklikten değil, onu gereksiz bir biçimde sarıp sarmalamış ortaçağ örgütü ve dinsel bazı düzenlemeler ve kurumlardandır.

Gerçekten çağdaş uygarlıkla Mecelle hükümleri kuşkusuz bağdaşamaz. Fakat Mecelle ve buna benzer diğer düzenlemeler ile Türk yaşamının uyuşmadığı da açıktır. Adalet Bakanlığı en yeni ve en gelişmiş olan İsviçre Medenî Kanununu ulusumuzun şimdiye kadar bağlı kalan geniş zekâ ve yeteneğini doyuracak ve ona gerçek bir yarış yeri ve alan olabilecek bir uygarlık yapıtı olarak görmektedir. Bu Kanunda ulusumuzun duygularına ters düşecek hiç bir nokta düşünmemektedir.

Şu yanı da belirtmek gerektir ki: çağdaş uygarlığı almak ve benimsemek kararıyla yürüyen Türk ulusu, çağdaş uygarlığı kendisine değil, kendisi çağdaş uygarlığın gereklerine her neye mal olursa olsun ayak uydurmak zorundadır. Yaşamak kararında olan bir ulus için bu şarttır. Hazırlanan Tasarı bu gereklerin önemli bölümlerini içermektedir. Gelenek ve göreneklere kesin olarak bağlı kalmak davası, insanlığın en ilkel durumundan bir adım dahi ileri götüremeyecek kadar tehlikeli bir kuramdır. Hiç bir uygar ulus böyle bir inanç çevresinde kalmamış ve yaşamın gereklerine uygun hareketle zaman zaman kendini bağlayan gelenek ve görenekleri yıkmakta duraklamamıştır. (Gerçekler karşısında babalardan ve atalardan gelen inançlara her ne olursa olsun bağlı kalmak akıl ve zekâ gereklerinden değildir). Aslında devrimler bu konuda en etkili bir araç olarak kullanılmışlardır....

Yüzyılımızın uygar uluslara tanıdığı bütün hukuku uygarlık dünyasından kayıtsız koşulsuz isterken, bu hukukun yerine getirilmesi gereken uygarlık görevlerini de Türk ulusu kendi eliyle kendisine yüklemiş bulunuyor. Bu kanun tasarısının anlamlarından birisi de budur.

Türk ulusunun yüksek temsilcisi olan büyük Meclis'in uygun bulunmasına ve onayına sunulan Türk Medenî Kanunu Tasarısı yürürlüğe konulduğu gün ulusumuz on üç yüzyılın kendisini çeviren hastalıklı inançlarından ve kargaşadan kurtulmuş, eski uygarlığın kapılarını kapayarak yaşam ve verimlilik getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulunacaktır."

İşte bu gerekçe ile kabul edilmiş olan ve Türk hukuk hayatında fevkalâde önemli bir yeri ve işlevi olan Türk Kanunu Medenîsi -kısaca Medenî Kanun- yürürlükte bulunduğu 74 yıllık uygulama sürecinde, ilki 1938 yılında olmak üzere çeşitli tarihlerde pek çok değişiklikler geçirmiştir.

Canlı varlıkların, organizmaların zamanla yaşlanması ve beklenen performansı göstermekten yavaş yavaş uzaklaşması gibi, sosyal varlıklar olan kanunlar da zamanla yaşlanmakta ve günün ihtiyaçlarına gereği gibi cevap vermekte zorlanmaktadırlar. Bu sebepledir ki kanunların, özellikle Medenî Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu ve Usul Kanunları gibi temel kanunların belli bir süre geçtikten sonra baştan aşağıya yeniden gözden geçirilmesi ve yaşanan çağın ve gelişen teknolojinin ihtiyaçlarına cevap verebilir hâle getirilmesi kaçınılmazdır. Nitekim son yıllarda Almanya ve İsviçre'de bu yola gidilmiş, Alman Medenî Kanunu (BGB) ve Medenî Kanunumuzun kaynağını oluşturan İsviçre Medenî Kanununda (ZGB) yapılan köklü değişikliklerle bazı kurumlar geliştirilerek yeni sosyal görüşlere ve ihtiyaçlara cevap verebilir duruma getirilmişlerdir.

Türk Medenî Kanununun bu gelişmelerden uzak kalması düşünülemeyeceğinden, Adalet Bakanlığı, yürürlükteki Kanunu baştan sona gözden geçirmek ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir tasarı hazırlamak üzere bilim adamları ve uygulayıcılardan oluşan bir "Medenî Kanun Komisyonu"nun kurulmasına karar vermiştir.

Oluşturulan Medeni Kanun Komisyonu, 4 yıl gibi oldukça uzun sayılabilecek bir sürede hazırladığı "Türk Medenî Kanunu Tasarısı"nda yürürlükteki Türk Kanunu Medenîsinin genel yapısını ve sistematiğinin bozulmamasına gayret göstermiş ve böylece, bazı küçük değişiklikler dışında mevcut yapı ve sistematik aynen korunmuştur.

Gerçekten Tasarı, aynen yürürlükteki Kanunda olduğu üzere, "Başlangıç" ile "Kişiler Hukuku" başlığını taşıyan Birinci Kitap, "Aile Hukuku" başlığını taşıyan İkinci Kitap, "Miras Hukuku" başlığını taşıyan Üçüncü Kitap ve "Eşya Hukuku" başlığını taşıyan Dördüncü Kitap olmak üzere dört kitaptan oluşmaktadır. Kitaplar "kısımlara", kısımlar "bölümlere", bölümler de "ayırımlara" ayrılmıştır. Kitapların olduğu gibi, bölümlerin ve ayırımların da başlıkları vardır. Ancak, bölümlere numara verilirken yürürlükteki Kanundan farklı bir yol izlenmiştir. Yürürlükteki Kanun bölümlerin numaralarını her kısım içinde ayrı ayrı vermemiş, sonuna kadar devam ettirmiş, böylece de "yirmibeş" bölümden (Bab'tan) oluşmuştur. Oysa Tasarıda her kısıma ait bölümlere yeni baştan numara verilmiş, böylece o kısmın kaç bölümden oluştuğu belirtilmek istenmiştir. Örneğin Aile Hukuku Kitabının Birinci Kısmı olan "Evlilik Hukuku" dört bölümden oluşmuş, onu izleyen ve "Hısımlık" başlığını taşıyan İkinci Kısmın ilk bölümü "Beşinci Bölüm" şeklinde değil fakat "Birinci Bölüm" olarak isimlendirilmiştir. Oysa aynı bölüm yürürlükteki Kanunda "Yedinci Bab (Bölüm) olarak numaralandırılmıştır. Her kısmın ilk bölümünün baştan beri gelen numarayı izleyeceği yerde, tekrar birden başlayarak numaralandırılması, sistematiğe daha uygun görülmüştür. Böylece her kısma ait bölümler bir bütün olarak ele alınmış olmaktadır.

Alışılmış olması bakımından yürürlükteki Kanunun madde numaralarının aynen korunması, yeni maddelere a, b, c gibi harfler verilmesi düşünülmüş ise de, zorunluluk karşısında bu düşüncenin gerçekleştirilmesi maalesef mümkün olamamıştır. Böylece madde numaralarında da yürürlükteki Kanundan ayrılınmak zorunda kalınmıştır. Çünkü yürürlükteki Kanun 937 maddeden oluştuğu hâlde, Tasarı 1027 esas madde ile yürürlüğe ait 3 maddeden oluşmaktadır. Tasarıya eklenen yeni maddeler o kadar çoktur ki, neredeyse alfabenin harfleri bunları belirtmeye yetmeyecektir. Kaldı ki, yürürlükteki Kanunun pek çok maddesi Tasarıya alınmayarak yürürlükten kaldırıldığı için, metinde bir hayli boş madde kalmaktadır. Bu sakıncalar dikkate alınarak madde numaralarının yeni baştan birbirini izler biçimde düzenlenmesi yoluna gitmek zorunlu olmuştur.

Komisyonu bu yolu seçmeye yönelten bir diğer sebep de, Tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesindeki yöntemle ilgilidir. Tasarı yürürlükteki Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi, Kanuna bazı yeni maddeler eklenmesi şeklinde düzenlenecek olursa, Tasarının tamamının görüşülerek oylanması mümkün olmayacak, her madde tek tek görüşülerek oya sunulacaktır. Bu ise yapılacak çeşitli değişiklik önerileriyle Tasarının bütünlüğünü ve sistematiğini bozabilecektir.

Maddelerin konu ve kenar başlıkları yürürlükteki Kanunda olduğu gibi aynen korunmuştur. Ancak madde metinleri kaynak İsviçre Medenî Kanununa uydurulmak ve ifadeler günümüzde geçerli Türkçeye uygun şekilde arılaştırılmak suretiyle maddelerin daha kolay anlaşılır hâle gelmesi sağlanmıştır.

Tasarı hazırlanırken Adalet Bakanlığının daha önce oluşturduğu komisyonlar tarafından hazırlanarak Bakanlıkça 1971 ve 1984 tarihlerinde yayımlanmış bulunan iki Öntasarı ile kaynak İsviçre Medenî Kanunu, Alman Medenî Kanunu, Fransız Medenî Kanunu ve kısmen de İtalyan Medenî Kanunundan yararlanılmıştır. Ayrıca gerek İsviçre gerek Türk doktrin ve yargı içtihatlarında ileri sürülen görüşler ile sayılan ülkelerdeki gelişmeler de gözden geçirilmiş ve bunlar olanak bulunduğu ölçüde maddelere yansıtılmıştır. Böylece yürürlükteki Kanundan farklı pek çok yeni hükümleri içeren, özellikle kadın-erkek eşitliğine her alanda yer veren çağdaş bir Tasarı ortaya çıkarılmıştır.

             Sevgi ile,

        

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Hasan Akcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 11 ekim 2005
Gönderilenler: 767
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Hasan Akcay

Altını çizdiğim ifadeler (Parantez içindeki eklemeler bana aittir. HA):

Ulusal toplum yaşamının düzenleyicisi olan ve yalnız ondan (Türk milletinden)  esinlenilmesi gereken tedvin edilmiş bir medenî kanun

(dine dayalı) hükümler ekseriya birbirinden farklı ve çelişkili bulunmaktadır

yenileşme tarihimiz sürecinde kamunun yararı düşüncesiyle vücuda getirilen yeniliklerle yalnız (kendi) çıkarları bozulmuş olan gruplar mücadele etmek durumunda kalmışlar ve halkı din adına, yanlış ve geçersiz inançlar adına kandırıp düzensizliğe sürüklemişlerdir.

 

(Gerçekler karşısında babalardan ve atalardan gelen inançlara her ne olursa olsun bağlı kalmak akıl ve zekâ gereklerinden değildir).

 

Türk Medenî Kanunu Tasarısı yürürlüğe konulduğu gün ulusumuz on üç yüzyılın kendisini çeviren hastalıklı inançlarından ve kargaşadan kurtulmuş, eski uygarlığın kapılarını kapayarak yaşam (hayatiyet) ve verimlilik getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulunacaktır." İşte bu gerekçe ile...

 

Sayın efrayim,

 

Altını çizdiğim bu ifadelerden benim anladığım, Türk Medenî Kanunu hazırlanırken Türk milletin varlığı ve onun kamu yararı gözetilmiş.

 

Yanılıyor muyum? Sizin yorumunuz nedir?

 

En başta maalesef diyerek ima ettiğiniz itirazınızı açıklar mısınız. Lütfen.

 

Sonra ben Medenî Kanunun açıklanan bu gerekçesini, uydurulan din bağlamında örneklemeye çalışacağım. Allah isterse.

 

Sevgi ile, Hasan Akçay 

Yukarı dön Göster Hasan Akcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Hasan Akcay
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 

               Efrayim

              Sevgili Hasan Akçay

             Olayı karmaşıklıtan ve ön yargılardan arındırarak basite indirgeyelim.

              Kanunlar da, Kuran-ı kerim de insanların mutluluk ve sağlığı için bir yol gösterici ve rehber olduğunu hep beraber kabul ediyoruz. Burada anlaşmazlık yok sanırım. 

            Sizin değiminizle , kanunlardaki yanlışlıklar demokratik yoldan değişir.Bu da tamam.

             Medeni kanunumuzda, ana, kızkardeş,teyze,hala,kaynana,gelin ile evlenmek yasak.

            Kuran-ı Kerimde ise ise aynı yasaklar var farklı olarak sütanne ve süt kardeş  ile evlilik yasak bir de öz evladın hanımı yasak evlatlığın hanımı değil.

           Kuranı-ı Kerim evrenselse, bütün dönemlere gelmişse, sütanne ve süt kardeş ile evliliğin yasaklanmasında bir hikmet var demektir.

           Ne dini ne tıbbi ne de diğer bilimsel kitaplarda bu konu açıklanmamıştır.

           Acizane bu hikmeti benim penceremden görmeniz ve paylaşmanız dileği ile;

             Ayetler namaz vaktini rakam olarak belirtmiyorda süt emme vaktini neden rakam olarak belirtiyor?

            Ayetlerde teyze kızı,dayı kızı, hala kızı ve amca kızı ile evlenmenin haram olduğunu yazmıyorda, süt kardeş ve süt anne ile evlenmeyi  neden haram kabul ediyor?

            Ayrıca evlatlığın eşi ile (ayrıldıktan sonra) evlenmek caiz de, süt kardeş ve süt anne ile evlenmek neden haram?   

                Sevgili Akçay, tüm bu soruları bütün olarak değerlendirirsek hak kitabımız bize şunu söylüyor.

             Sağlıklı olun...     

             Sağlığı özellikle ruh sağlığı yerinde olmayan insanın, ibadeti de ,fikri de zikri de, beşeri ilişkileri de hastalıklıdır.

             Takdir edersinizki dinimizin emeli ve nihayi hedefi sağlıklı insanlarla HAKKA koşmaktır.

           Sağlıklı olmanın ilk şartı, süt değildir. Süt annedir. Çocuğun annesini , annenin de çocuğu hissetmesi için ya karnında taşıyacak ya da emzirecektir. Bakım besleme ile annelik olmaz olsa olsa sevap olur

         Bir hanif kardeşimizin 1. yazdığı' Elbetteki ben sağlık konusunda uzman değilim, ancak zaman zaman televizyonda bu konu hakkında uzmanların açıklamalarını izlemekte, ve bu konuda yazılmış kitapları okumaktayım.Onların verdikleri bilgilere göre,anne sütünün bir alternatifi yok.Yeteri kadar anne sütüyle beslenemeyen çocukların ileriki yaşamlarında bir çok hastalıklara maruz kaldıklarını çok net bir şekilde ifade ediyorlar' diyor katılmamak mümkün değil...

         kardeşimizin 2. yazdığı' Herhangi bir hastalıktan dolayı erken vakitte sütü kesilen kadınlara diyeceğimiz bir şey yok elbette' diyor katılmak mümkün değil...

        Sütünü bulamayan bebek neyapacak...

        ana sütünün alternatifi yine ana sütüdür.ana sütünün yerine ikame edilen MAMA,PİRİNÇ LAPASI, İNEK SÜTÜ V.S tıbben seve seve önerilen gıdalar değildir.Kerhen önerilen gıdalardır.Ana sütü alamadığında bebeğin sağlığı özellikle ruh sağlığı bozulacaktır.Onun için süt anne ,sütten önemlidir.

        Bitmedi...

        İki sene annesini emen çocuk anne ve babasını kaybederse neyapacak...

        1-) Çocuk esirgeme kurumuna,

         2-) Akrabalarının yanına,

         3-) Evlatlık verilmesi gibi üç seçenek önümüzde

         İrdeyelim.

         A-Çocuk esirgeme kurumlarına vergilerimizden her sene milyon ytl harcanarak masraf ediliyor ama yinede kötü olaylar basına yansıyor. Bu olaylar olmasa da o çocuklar gerçek anneyi hissedemeden büyüyorlar(karnında taşıma yok- emzirme yok ).Yine hastalıklı nesiller toplum içine salınıyor. SÜT ANNE yine karşımızda tek çare

         B- Akrabalarının yanında büyüyen çocukların dramını o dönemi yaşayan çocuklar daha iyi bilirler.Çok çok iyi akrabaların yanında mutlu büyüseler bile, anne ruhu,anne şevkati, anne yumuşaklığını bulamazlar(karnında taşıma yok- emzirme yok ).Hastalıklı nesiller. SÜT ANNE yine karşımızda tek çare.

        C- Evlatlıkta da gerçek anne ruhu,anne şevkati, anne yumuşaklığını bulamazlar(karnında taşıma yok- emzirme yok ). Ayrıca dinen evliliğin caiz olması da veya bunların olabileceğinin bilinmesi de o çocuğu hastalıklı yapacaktır. kanunumuzda evliliğin yasaklanması Kuran gerçeği ortadan kaldırmıyor.Güneş balçıkla sıvanmıyor.

        SÜT ANNE yine karşımızda tek çare.

        Yanlış hatırlamıyorsam 1936 yılında meclise süt anne ve süt kardeşin ile evliliğin yasaklanmasına dair kanun teklifi veriliyor, ama ret ediliyor.

           Bu sütanne kavramının kurumsallaşması,zihniyetin değişmesi için,meclise süt ane ve süt kardeşin ile evliliğin yasaklanmasına dair kanun teklifi verilip,medeni kanunumuzda yapılacak bu değişiklikle  konu kökünden çözülmüş olur. 

         Sağlıklı ibadetlerin ,sağlıklı beşeri ilişkilerinin anahtarı SÜT ANNE 

         Sevgi ile,  

          Not: Hz Musa da nehirde bulunduğunda süt anneye verilmişti biliyorsunuz. Bu da bize tüm semavi dinlerde bu konunun var olduğunun ispatıdır. Ancak nasıl bizde bu konu medeni kanunumuzun dışına itilmişse, diğer ülkelerde de aynı şey söz konusudur. Hepsi de birbirinden alımtı yaptığından, ALLAH HÜKMÜ maalesef  arada kaynamış gözüküyor. Ve buna da biz 'LAİK MEDENİ KANUNUMUZ VARDIR' diyoruz.     

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Mircan
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1277
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Mircan

Sevgili Efrayim,

Süt anne uygulamasının yaygunlaşması daha doğrusu başlatılması için,öncelikle Kur'andaki dine göre yaşamın yaygınlaşması gerekir.Bu sayede bencillikten kurtulmuş olacak,yardımseverlik duygularımızı geliştirecek ve nihayetinde devlet yasaları ve uygulamaları farklı olsa bile,suç işlemeden İslami hükümleri mümkün olduğunca yerine getireceğiz.

Yani Sevgili Efrayim,

Bu ve benzeri siteler,kitaplar,yayın organları,kurumlar,sivil toplum örgütleri var oldukça ve çalıştıkta eminim bir çok şey değiştiği gibi kademe kademe buda değişecek en azından tatmin edici bir seviyeye ulaşacaktır.

Siz İslamı yaşamayan birinin nasıl başkasının çocuğunu emzirmesini bekleyebilirsiniz?

Siz zekat,sadaka vermeyen,komşusuna,akrabasına yardım etmeyenden nasıl süt talep edebilirsiniz?

Sevgilerimle

 

Yukarı dön Göster Mircan's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Mircan
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

      Efrayim

       Sevgili Mircan...

       Yaklaşımınız için çok teşekkür ederim.

       Anayasanın tamamını  değiştirmek zor, bazı önemli maddelerini değiştirmek de zor ama kısmen mümkün.

      Sizin ki tamamı, benim ki kısmi

      Sevgi ile,

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats