Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

özzalim Yazdı: Selam soulfly, kaderciler illa da duymak isterlerse onlara kaderi açıklayım.. kader insanın salise sonraki geçmişidir... ancak kader;insanın salise önceki geleceği değildir... yaşanıp biten;yaşanıp bittikten sonra kader olur... yaşanmadan değil... yani kader alınlarımıza çizilmemiştir..verilen irade doğrultusunda kişiler cenneti yada cehennemi seçme özgürlüğüne sahiptir... ancak..bir kul;Allahın kendisini yönlendirmesini isteyipte birde bunu eylemleriyle desteklediği zaman..işte o zaman..Allah o kulunu iyi yönde yönlendirir  ve bu asla müdahale değildir..kişi sevdiği Rabden yardım isteyip kendisini yönlendirmesini yine özgür iradesiyle istemiştir... kader diye diye bu miileti uyuşturdular..nasılsa alnımıza yazılmış...nasılsa ..olacak olan olur... hayır..100km lik yerde 120 yapıp kaza edersen bu da kaderin değil kendi  sorumsuzluğunun yansımasıdır.... islamda gelenekçilerin anladığı manada tek doğru kader anlayışı; kişinin nerede öleceğini bilmemesidir..işte burada Allah gelenekçilerin anladığı tarzda kaderi açıklamış olur.. geçmiş ve nerede ölüm!! sağlıcakla

slm

Gerçekten güzel ifade etmişsiniz. kader Kuran'da zaten ölçü, miktar demektir. Geleneksel din anlayışına sahip kader kavramı Kuran'la alakalı değil, Kur'an kaynaklı da değildir.

Dediğiniz gibi geleneksel bakışı açısıyla örtüşen ölüm tarihimiz, doğum tarihimiz, hangi anne-babadan doğacağımız, fiziksel özelliklerimiz, ırkımız, kardeşlerimiz-akrabalarımız, cinsiyetimiz .. yani kısacası kendimizin hiçbir surette değiştiremeyeceğimiz doğuştan getirdiğimiz özelliklerimiz.

Diyanet Çevirisi

Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

peki insan eylemlerinde bağımsızmı yani hiç yaşadığı şartlar insanın hayatını etkilemezmi

     Her Birey öğrendiğine inanır ve ona göre yaşar. İnsanın neyi öğreneceğini belirleyen neye inanacağını belirleyen yegane etken çevredir.

    Yüzeysel olarak her şey insanın elinde olsa bile aslında hiçbir şey bireyin seçimi değildir. seçmeye maruz kalmıştır zorlanmıştır. zorunlu seçmeli dersler gibi:)

Yaşadığı çevrenin ona yazdığı senaryonun dışına asla çıkamaz.

    Evet kaderin önünde yaprağız..   mutezilinin tam tersi

Diğer varlıklarda aynen bizim gibi öğreniyor alışıyor ve yaşayıp ölüyor hepsi buJ

diğer canlılardan farkımız yok. varlık olrak hepimiz aynıyız sadece tür olarak fark var:karınca:nasıl yaşayacagını ne yapacağını diğer karıncalardan görüyor. kuyudaki kurbağa dünyayı sadece kuyu kadar sanar.

     muhammet kuranı yazmaya maruz mu kaldı. anne ve babasinin vefatı surıyede bi filozofla görüşme yapası

hıra mağarasına çıkışı evet onu da dedesinden görmüştü peygamber dedeside yılın bazı zamanlarında o daha çekilirmiş...

      birde duğuda peygamber kürtürü vardı o çağlarda oysa batıda bu flozof olarak çıkmış ortaya

 bilginin kaynagına o dönemde batıda akıl uzakdoguda ahlak orta doğuda tanrı denmişrit.

bu kuranın yanlış olduğu anlamına gelmez.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Determinist yaklasim ahlaksal eylemde insan özgür degildir, belli etmenler sonucu eylem olusur düsüncesini savunur.

Psikolojik kanit; Insan davranista bulunurken; dis uyaricilar, duygular,bilincalti erkenlerinden farkinda degildir. Eylemi tümüyle özgür olarak gerceklestirdigini sanir.

Sosyolojik kaniti: Toplumsal kurallar insan eylemlerini, iliskilerini düzenlemek icin konur. Bu nedenle, kurallar ve yasalar insan kararlarini etkiler. Birey davranista bulunurken, icinde yasadigi toplumun kurallarini gözününde bulundurur.

Ahlak kaniti: Egitim ve ahlak ile ilgili kurallar, insanin kararlarini etkiler. Bunlara baglilik, cogu kez kendiliginden gerceklesir.

Hukuk kaniti; Sorumluluk; insanin özgürlügü düsüncesiyle dayanir gibi görünürsede , ayni zamanda insanin toplum icindeki bütün eylemlerini belirleyen bilinctir. Bu nedenle; hukuk kurallari eylemlerimizi etkiler.

http://www.felsefeekibi.com/forum/forum_posts.asp?TID=40705& amp; amp;PN=2

Bu konuda Ömer HAYYAM şöyle demektedir:

                          Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
                           Ne yapacağımı da yazmışsın önceden
                           Demek günah işleten de sensin bana
                           Öyleyse nedir bu cennet, cehennem! 

                           Var mı dünyada günah işleyen söyle;
                           Yaşanır mı günah işlemeden söyle;
                           Bana kötü deyip kötülük edeceksen
                          Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden söyle

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

aleykümisselam

yüzyıllardır kader konusu ilgili ilgisiz herkes tarafından işlenmekte fakat bir türlü sonuca ulaşılamamaktadır.

elimizde sağlam bir başvuru kaynağımız vardır. Kur'an-ı Kerim. Kitabımızı doğru yorumlayarak bir sonuca ulaşabilmek mümkündür.

herhangi bir yorum yapmadan önce, bence, Allah'ın insanoğlunu neden yarattığı konusunda daha detaylı bir fikrimiz, yorumumuz olmalı. evet Kur'an-ı Kerim'de/hadiste "bilinmezdim bilinmek istedim" denmektedir. ama bu insanoğlunun yaratılış sebebi için yeteli bir açıklama değildir kanısındayım. daha teferruatlı bir bilgi bir yorum olmalı.

yaratılış sebebimizi bildikten veya bir yorum yapabildikten sonra kader hakkında daha doğru, daha isabetli fikirler ileri sürebileceğimiz kanaatindeyim.

saygı ile

mehmetrende

...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

5 katli bir binadan atlayarak intihar eden iki adam düsünelim..

Biri ölüyor.. birisi ölmüyor..

Bizlerden istenen, 'yasamak' tir.. Hayatta ne zorluklarla karsilasilirsa karsilasilsin.. Kader ise ölcüdür.. Bu ölcü okadar ince bir cizgi ki, herzaman kavrayamayabiliriz... Intihar eden iki adamdan birisinin neden öldügünü digerinin neden ölmedigini sorarsaniz, bilim adamlari sizlere raporlar halinde aciklama sunarlar..!

Insanlar ise bu ince ölcüden kavrayabildikleri üzre yasamak zorundadirlar.. Allah ölcüyü belirlemistir..! Biz, hangi anneden dogacagimizi secme imkanina sahip degiliz.. Bu ölcüyü bizler yönetemeyiz.. Sadece, bu ölcüye göre hayatimizi sürdürebiliriz..

Ickili araba kullanip, kaza yaptiktan sonra, kadermis demek, bu ölcüyü kafaya keyfe göre yönetme ve sucu daima birilerine yükleme cabasidir..

Yer cekimi kanunu ve diger fizik kanunlarini bile bile insanlar, bunlara karsi durup, sonra kadermis deyip geciyorlar..

Bana göre, ahirette insanlar sorguya cekilirken,

-Kaderimde vardi

-Hocam/seyhim oyle dedi

-Alimler oyle buyurmus

-Buyuk kitle/cogunluk bu yoldaydi gibi bahaneler one surebileceklerini saniyorlar..

Adam, dügünde ickili silah kullaniyor, birisine isabet ediyor hape dusuyor.. ismi oluyor kader mahkumu..!! Kader neyapsin sana.. Akil ile ölcüyü kavrayamadiysan..

Selam

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

aleykümisselam...

aşağıdaki yazdıklarımın yeri burası değil, biliyorum ama...

bu yazıyı çeşitli devlet büyüklerinede yolladım. artık ne yaparlar bilmem. fikirlerimden bazılarına itirazınız olacaktır, ucundan tuttuğunuz da olabilir. bir nebzede olsa birşeyler yapılabilirse... Allah adına.

===================================================

                                        İlgilinin Dikkatine

   EK�teki DAVET şekli (???) yazıyı büyük bir istekle yazmıştım. Ancak beraber çalıştığım Abim ve Ailesine zararı dokunabilir düşüncesi ile yollayamıyorum. Sizler gerekli yerlere iletirseniz çok memnun olacağım. Gereğini saygılarımla arz ederim.

Mehmet Rende

                                                                                   Riyadh

                              Bıisim Allah erRahman erRahim

DAVET

                                  Suudi Arabistan Kralı�na

                                                                              Riyad

Konu: İdam Kararı Verilen Türk İşçisi Hk.

   Zamanımızda, İslam Dininin kurallarının en tutucu, en aşırı uçlarda ve en sert bir şekilde uygulandığı ve yaşandığı bir ülkede, Suudi Arabistan�da, ailesinden uzakta yaşayan ve ekmek parası için çalışan bir Türk işçisiyim.

   İslam, iyilik, hoşgörü, barış ve affetme dinidir. Kurallarının diğer dinlere nazaran daha kesin ve teferruatlı bir şekilde konulduğu ve uygulandığı dindir. Bununla beraber iyilik, hoşgörü, barış ve affetme konularının, gerek Kur�an-ı Kerim�de gerekse Peygamberimizin sünnetlerinde, yüksek mertebede yaşandığı/gözlendiği dindir.

   Allah, insanoğlunu yaratmış ve çeşitli dini hükümleri vererek onu dünyaya yaşamaya salmıştır. Bu yaşantımız sırasında, Allah�ın bizden istediği, O�na ibadet etmek, şükretmek ve kötüden tövbe etmek; bizlerden istediği en büyük görevlerdir. Bunun yanında iyilik, doğruluk, aşk, sevgi, muhabbet, sadakat, hoşgörü, barış ve affetme duyguları Allah�ın insanoğluna verdiği yüksek değerlerdendir. Allah, bunları insanoğlundan ister. Çünkü bu görev ve değerler O�na iyi gelmektedir.

   Bütün bunların yanında bir insanın Allah�a küfretme olayı kolay hazmedilecek bir lokma değildir. Bunun muhakkak ki bir cezası olmalıdır. Hapsedilir, sürgün edilir, kovulur, tövbe ettirilir. Ancak bu ceza hiçbir zaman için, bu suçtan ötürü, hele hele bir İslam Devletinde, Allah adına işlenecek bir cinayet hiç olmamalıdır. Allah�a şirk olmamak, bu büyük günahtan uzak durmak lazımdır. Zamanı geldiğinde Allah ona gerekli cezayı verecektir. Bu Allah�ın tasarrufundadır.

   Ayrıca, Ahir Zaman�da İslam�a davet edilecek olan Hristiyan ve Yahudilere, bu cezanın idam ile sonuçlanması halinde, bu konu hakkında soracakları sorular için nasıl geçerli bir cevap verilebilir?..

   Sonuç olarak, Allah için Allah�a şirk olmamak, Ahir Zaman�da Temsilcimizin yolunu tıkamamak ve zorlaştırmamak için; ve yeterince hapis yatmış Türk işçisi için, Allah�ın insanoğluna verdiği yüksek değerlerden dolayı, Büyüklüğünüzü göstererek onu affetmenizi, bir an önce salıvermenizi ve ailesine kavuşması için gereğinin yapılmasını saygılarımla arzederim.

NOT:

1.    Yazdıklarım benim düşüncemdir ve hiçbir ardniyetim yoktur.

2.    Varsa, cümle düşüklüğü ve yanlışlar için özür dilerim.

                                                                              16A.05.2008